Büyük şirketlerin yatırım ajandasında bir türlü yer bulamayan ve bu konuda talihsiz bir süreç yaşayan İzmir, artık bu olumsuzlukları tersine çevirme konusunda önemli işaretler veriyor. Bütün potansiyeline rağmen yatırım pastasından hak ettiğini bir türlü alamayan İzmir için şimdi birçok sektör karşılıklı ve yoğun bir rekabet yaşıyor.
İzmir’in yatırımlarda öne çıktığını gösteren gelişmeleri görebilmek için kente gelen yatırımcılara bakmak yeterli. Ancak İzmir’i bekleyen bir tehlikeyi görmezden gelemeyiz. Kentin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan yanlışlar ve hatalar zinciri, İzmir’e büyük bir darbe indiriyor. İzmir’in hak ettiği yere gelmesinde büyük engel teşkil ediyor. İzmir, bu engelleri bertaraf etmezse büyük yatırımları kaçırabilir. Son yıllarda İzmir, büyük yatırımcıların ajandasında önemli bir yere sahip olmaya başlarken, önemini tekrar yitirebilir.
İzmir’de nereye bir kazma vursanız, nereye bir yatırım yapsanız davalık oluyor. Basmane’de bulunan Dünya Ticaret Merkezi çukuru, kente gelecek yatırımcıları caydıran en önemli sembol haline geldi. 16 yıldır çözülemeyen ve bir utanç çukuruna dönüşen, İzmir’de Basmane çukuru olarak da adlandırılan o dev çukurdan bir türlü kurtulamadı. Güçbirliği Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Zorlu’nun isyanını duymayan kalmadı. Bunun gibi İzmir’de onlarca davalık proje yargıya intikal ettiği için ilerleyemiyor.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, İzmir’in kaderini değiştirecek 35 proje açıkladı. İzmir’in ticaret, bilişim, teknoloji ve Ar-Ge, tarım, sanayi, denizcilik ve turizm alanlarındaki ivmesini artırmak ve Türkiye ekonomisine en büyük katkıyı sağlayan ikinci şehir konumuna getirmek için başlatılan projelere yönelik dava süreçleri kentin gelişimine büyük darbe vuruyor. Körfezin altında geçecek tüp geçitler, Manisa ile İzmir’i birleştirecek ve 15 dakikaya düşürecek tüneller gibi onlarca proje hayata geçmeye başladı. Hızla ilerleyen Konak tüneli ile Üçkuyular, Yeşildere, Mürselpaşa arasında çift tünel ile şehir içinden geçen transit yolun yer altına alınması projesi de yapılan itirazlar nedeniyle yargı tehdidi altında bulunuyor. İzmir ekonomisine yıllık 11.4 milyar katkı sağlayacak ve inşaat aşamasında iken 165 bin İzmirliyi istihdam edecek projelerin karşısına hep aynı kesimler dava tehdidi ile kentin geleceğini karatmayla devam ediyorlar.
Sadece bunlar mı? İzmir’in sapır sapır dökülen altyapısı, bir türlü düzeltilemeyen delik deşik olmuş bozuk, çukurlaşmış yolları; çarpık yapılaşma ve çağdaş bir kente yakışmayan görüntüleri ile yatırımcıyı ürküten yaklaşımlar, kentin hak ettiği yerde olmamasının en önemli sebeplerindendir. Kimse başkasını suçlamasın. Suçu kendimizde arayıp kendimizi sorgulamanın zamanı gelmiştir. İzmir bu tabloyu hak ediyor mu? Neden birlik beraberlik olunmuyor? Hizmet üretmeyenleri İzmir neden taşımaya devam ediyor? Bu kentin geleceği için hepimiz bunları sorgulamalıyız.
Her şeye ve bütün olumsuzluklara rağmen İzmir’in geleceğini parlak görüyorum. Çünkü Türkiye’de bu kentin sahip olduğu potansiyelde şehir sayısı çok azdır. Daha önce de yazılarımda yer verdim. İzmir’i kentin iç dinamikleri değil, dış dinamikler geliştirecek ve mevcut potansiyelini harekete geçirecektir. İşte o zaman istemezükçülere rağmen, bu kent parlak bir geleceğe hızla yol alacaktır.