Beşincisi düzenlenen İzmir İktisat Kongresi, Türkiye’nin geleceğinde ne kadar rol oynar dersiniz? Bu soruyu cevaplayabilmek için, önce kongrede neler konuşulduğuna bakmak gerek.
Kongrenin açılışında ilk konuşmayı Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu yaptı. Kendisini bunaltan sorunları Türkiye’nin sorunlarıymış gibi sundu. Bir taraftan taşeronluk bitirilmeli derken, diğer taraftan asgari ücret gibi azami ücretin de tespit edilmesini önerdi. EXPO için Cumhurbaşkanı ve Başbakana teşekkür ederek konuşmasını bitirdi.
İzmir Valisi Mustafa Toprak, “hazır bulmuşken İzmir’e yapılan yatırımlar için hükümete teşekkür edeyim bari!” demiş olmalı... Önce yatırımları saydı; Çandarlı Limanı, İstanbul-İzmir Otoyolu, Manisa ve Konak Tünelleri, eğitim ve sağlık kampüsleri, kentsel dönüşüm çalışmaları, lojistik merkez ilk aklına gelenlerdi. EXPO öncesi bu kongrenin önemini de vurgulamayı ihmal etmedi Vali Bey.
İzmir iktisat Kongresi, Kalkınma Bakanlığı öncülüğünde düzenlendi. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz bu sıfatla çıktı kürsüye. 1923 yılında düzenlenen ilk İktisat Kongresinde askeri ve siyasi zaferlerin ekonomik başarılarla kıymet bulacağından söz edildiğini anlattı. O dönemin şartları içinde kısmen de olsa liberal bir ekonomi anlayışının benimsendiğini belirtti. İkinci İktisat Kongresi 1981’de ithal ikameli bir ekonomiden dışa açık bir ekonomiye geçiş döneminde yapıldı diyerek Kongrelerin yol gösterici özelliğine dikkat çekti. Üçüncü İzmir İktisat Kongresi’nin 1992’de “21. Yüzyıl’a doğru Türkiye’ temasıyla Sovyet dünyası yıkılırken Avrupa’nın aldığı yeni şekil tartışmaları arasında yapıldığına dikkat çekti. Dördüncü kongrenin 2004’de AB’ye üyelik perspektifi altında toplandığını hatırlattı. Beşinci İzmir İktisat Kongresi, 30 Kasım-1 Aralık arasında ‘Küresel yeniden yapılanma sürecinde Türkiye ekonomisi’ temasıyla toplandı. Bunu hatırlatan Bakan Yılmaz, “500 Milyar dolar ihracat, 2 trilyonu aşmış milli gelir ve 25 bin dolarlık kişi başı gelir hedeflerine ulaşmak için neler yapılması gerektiğini tartışacağız” diyerek noktaladı konuşmasını.
Ali Babacan uzun süredir Türkiye ekonomisinin en yetkili kişisi olması itibariyle gerçekçi olmayı hiç elden bırakmıyor. Onun ekonominin başında olması taraflı tarafsız herkese güven veriyor. 2008’de başlayan krizin devam ettiğini söyleyen Babacan, OECD ülkelerinde yönetime güven duygusunda zayıflama olduğunu anlatarak “Gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızı, gelişmiş ülkelerden daha fazla” dedi. Dolayısıyla ekonomik güç dengelerinin değişeceğini, bundan siyasi güç dengelerinin de etkileneceğini belirtti. Fert fert daha fazla katma değer üretmemiz gerektiğini vurgulayan Babacan, bunun ancak eğitim ve daha çok AR-GE ile mümkün olduğunu söyledi. Bir diğer şart, ‘Hukuk devleti olma yolunda atılacak adımlar’ Babacan’a göre. Hukuken öngörülebilir bir ülke olmanın önemine işaret etmesi çok yerindeydi.
Dünya Bankası Başkanı Koreli Jim Yong Kim de konuştu açılışta. Yapmacık olmayan sempatik tavırlarına samimi konuşması eşlik etti. Kore halkının teşekkürlerini iletti, Kore savaşındaki işbirliğimiz için. Kore’deki Dünya Kupası maçında Türkiye’nin galibiyeti sonrası sahadaki kucaklaşmayı dostluğun bir tezahürü olarak niteledi. Türkiye’nin küresel ekonomi için ne kadar önemli hale geldiğini belirtti. Yoksulluğu bitirmek gibi zor bir görevin insanlığı beklediğini söylerken, bunun asgari şartlarını da saydı. Türkiye’nin bölgesinde örnek bir ülke olma yolunda ilerlediğini kaydederek, İslami sermayenin gelecekteki rolünü önemsediğini dile getirdi.
Başbakan Tayyip Erdoğan 10 yıldır uygulanan ekonomi politikalarının verdiği haklı güvenle konuştu. Türkiye’nin nereden nereye geldiğini rakamlar vererek anlattı. Vurguladığı çok önemli bir nokta var Başbakan’ın. İlk Meclisteki anlayış... Tayyip Bey bugünlerde Birinci TBMM’deki terkibi ve anlayışı çok dile getiriyor. O Meclisin bütünleştirici ve ayrımcılıktan uzak tutumunu hatırlatıyor. İlk kongreyi toplayan Birinci Meclis’in herkesin meclisi olduğunu, sonraki tek parti uygulamalarının o dönemde bulunmadığını belirtiyor. Belli ki sayın başbakan eşit dağıtılmayan imkan ve imtiyazlardan şikayetçi. Bir şeyi hatırlamak lazım. Birinci Meclis, 15 Nisan 1923’e kadar iş başında kalıyor. Başbakan, güçlü bir ekonomi için ileri standartlarda bir demokrasinin şart olduğunu ısrarla belirtti. Tüketim ve israf ekonomisinden verim ekonomisine geçmenin önemi de Başbakan’ın gündemindeydi.
Cumhurbaşkanının konuşması bilgeceydi. Önce 10 yıldır yapılan reformların önemine dikkat çekti. İkinci nesil reformların sırası geldiğini gerekçeleriyle açıkladı. Demografi yani “Nüfus, demokrasi, barış ve bilgi primlerinden yararlanalım” diyerek yeni bir ufuk açtı. Eğitim ve bilimle güçlenmiş bir ülke özlemini paylaştı kendisini dinleyenlerle. Orta gelir tuzağından uzak durmak için çareyi de söyledi. Düşük katma değerli ihracattan orta katma değerli ihracata geçtiğimizi ancak burada kalamayacağımızı ve yüksek katma değerli ihracata geçmek zorunda olduğumuzu açıkladı.
Ben vakit ayırıp Cumhurbaşkanı Gül’ün ve Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarını bir daha izleyeceğim. İyi ki internet siteleri var.