28 Şubat darbesinden bugüne devam eden hukuksuzlukların bir an önce ortadan kaldırılması gerektiğini konuşurken zindanlardan gelen haberler can sıkıcı. Kraldan çok kralcı zihniyet, gardiyancı kafa olağanüstü hâli fırsat bilip yine keyifleri ne isterse onu yapmaya başladılar. Kanun, mevzuat hak getire; “benim keyfim benim kararım” diyerek işin içinden çıkıyorlar.
Yılmaz Dalyan… 20 yılı aşkındır cezaevinde. Bandırma Cezaevi’nde koğuş arkadaşım, ağabeyim… 28 Şubat’a giden süreçte gayri hukukî yargılanıp müebbet hapis cezasına mahkûm edilen Dalyan hâlen İzmir 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde.
Dalyan’ın Kökler Derneği Yayınları’nda çıkan Kalebend -Siccin Defterleri- adlı kitabı mevcut. Yeni kitabı da basılmak üzere. Şimdi bu bilgiyi niye yazdım? Şunun için: Yılmaz Dalyan’ın yayımcısı olan Kökler Derneği Yayınları bünyesinde çıkan yeni kitapları ve Furkan Dergisi’ni mûtad olarak yazarı Dalyan’a da gönderiyor; diğer zindan ehline gönderdiği gibi…
Son dönemde Yılmaz Dalyan’a gönderilen kitap ve dergiler “Kabul edilmedi” mührüyle geri gelmeye başlayınca yayınevi sorumlusu arkadaşlar “Bu işte bir gariplik var” deyip Dalyan’ın ailesine durumu bildirirler… Aile de Yılmaz ağabeye… Anlaşılır ki Yılmaz Dalyan’ın hiçbir şeyden haberi yoktur. O da, “Bana niye dergi ve kitap gelmiyor” diye meraklanmaktadır. Cezaevine yönetimine sorunca da “Adalet Bakanlığı’nın emri var, dergi ve kitap kabul edilmeyecek” denir.
Mevzu anlaşılmıştır. İzmir 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde keyfi uygulama yapılmaktadır. Adalet Bakanlığı’nın bu doğrultuda emri olsaydı diğer cezaevlerindeki mahkûmlara gönderilen kitap ve dergiler de geri gelirdi. Cezaevlerinden yayınevine gelen sadece teşekkür mektupları…
Bizler bu tip ‘keyif’ ehline alışık olduğumuzdan ve bunlara pabuç bırakacak mizaçta olmadığımızdan hemen İzmir 1 No’lu F Tipi Cezaevi arandı. Santral memuru ilgili birime bağladı. Muhataba durumu anlatıp, “Adalet Bakanlığı’nın emri olduğunu söylemişsiniz ama böyle bir emir olsaydı diğer cezaevlerine gönderdiğimiz kitap ve dergilerin de kabul edilmemesi gerekirdi. Bahsettiğiniz emrin yazılı metnini tarafımıza ulaştırmanızı istiyoruz” denilince “Bakanlığın emri yok, bizim kararımız” cevabı alındı. Zorda kalınca kendilerini yalanladılar!.. Telefondaki arkadaşımız, “O zaman aldığınız kararı bize ulaştırın, konuyu Adalet Bakanlığı’na taşıyacağız” deyince hanım memur bağıra bağıra “Beni tehdit mi ediyorsun… Git istediğin yere şikâyet et… Kapa telefonu, vaktimi boşa harcama” şeklinde oldukça yakışıksız, küstahça mukabelede bulunmuş! Hanımefendi, suçüstü basılmanın verdiği panikle işi çirkefliğe dökmüş…
İzmir 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden şikâyet sadece bununla sınırlı değil. Cezaevinin girişine bir ‘Deli Dumrul’ konulmuş. O da, ‘keyifle’ yönetilen cezaevinde keyfine göre takılıyor! İstediğini içeri alıyor, istediğini almıyor. Klâsik memur zihniyetinin yılmaz savunucusu bu “Deli Dumrul’un konuşma yeteneği “Bugün git yarın gel”le sınırlı!
Yılmaz ağabey gözlük kullanıyor. Gözlüğü olmadığında göremiyor. Geçen ay ailesi hem açık görüş yapmak hem de yeni gözlükleri vermek için cezaevine gider. Bahsideğmez ‘Deli Dumrul’ “Bugün kapalı görüş olacak” der. Ailenin yapacağı bir şey yoktur. Kapalı görüşün ardından gözlüğü teslim etmek isterler. ‘Deli Dumrul’, “Bugün açık görüş olduğundan teslim alamam, yarın getirin” der. “Açık değil kapalı görüş var” diyen de kendisi… Aile zar zor gözlüğü ‘Deli Dumrul’un “Dışarıda olsaydık siz görürdünüz” tehditleri arasında içeriye sokturur...
Yerim kalmadı. Son cümleyle bitiriyorum: Sayın Adalet Bakanı, görüyorsunuz değil mi, cezaevleri nasıl ‘keyifle’ yönetiliyor!..