İzmir’deki Arkas Sanat Merkezi’ni çok gecikmeli de olsa ziyaret edebildim! Ahmet Ertuğ’un Avrupa’nın eşsiz opera saraylarını ve kütüphanelerini görüntülediği “Sessizliğin Yankısı” başlıklı fotoğraf sergisini gezebildim!
Öncelikle Arkas Sanat Merkezi’nin konumu şahane: Alsancak’ta, deniz yıllar önce doldurulmuş da olsa hala cazibesini koruyan Kordon üzerinden körfeze bakıyor, cephesi. Arka tarafı ise Fransız Kültür Merkezi ile karşı karşıya. İzmir’de kültür sanatla ilgilenen, biraz eğlenmek ya da hava almak isteyen herkesin otomatiğe bağlanmış gibi gideceği bir yerde bulunuyor. 1875 yılından bu yana Fransız Fahri Konsolosluğu olarak kullanılan tarihi bina, geçen yıl kültür sanat amaçlı etkinliklerde kullanılabilmesi için 20 yıllığına Arkas Holding’e tahsis edildi. Sanat, Lucien Arkas’ın kişisel tutkusu imiş.
Bina dışarıdan ayrı, içeriden ayrı etkileyici görünüyor. Asri zaman apartmanlarının sefertası estetiğine inat, “güzel İzmir”in sıfatını gururla koruyor. Akşamları ışıklandırılınca beyaz boyasıyla adeta caka satıyor! İçeri adım atan ziyaretçileri ahşap döşeme ve merdivenlerinden yayılan hafif cila kokusuyla karşılayıp on sergi odasında cömertçe ağırlıyor. Mimari açıdan da önem taşıyan bu bina, bir sanat merkezi olarak değerlendirilmese yazık olurmuş.
***
Her biri birer kültür hazinesi olan fotoğraf albümleriyle Türkiye’nin kültür sanat varlıklarını en iyi biçimde yansıtan sanatçılardan Ahmet Ertuğ’un sergisi ise adeta bir simülasyon deneyimiydi! Ertuğ, Avrupa’nın ünlü opera ve kütüphanelerini öyle bir görüntülemiş ki o sanat ve bilgi mabetlerinden içeri girmiş kadar oluyorsunuz! Öyle bir derinlik var fotoğraflarda. Mekanın büyüklüğünü hissettiriyor öncelikle. Tavanın ne kadar yüksek, sahnenin ne kadar geniş, kitap raflarının ne kadar uzun olduğunu kavrıyorsunuz. Boyutları gerçek halleriyle algılayabilince o mekanların kapısından girmiş kadar oluyorsunuz.
Opera saraylarında parterdeki yerinizi almış, hayranlıkla kat kat yükselen altın yaldızlı localara bakarken perdenin açılmasını heyecanla bekliyor ya da sahneye çıkmış da az sonra koltukları dolduracak olan izleyicileri selamlamak için hazırlanıyor gibisiniz!
Ya kütüphaneler? Binlerce cilt kitabı aynı anda bir arada algılamada zorlanırsınız ya... Yerden tavana yükselen raflar boyunca koyu renkli bir gökkuşağı etrafınızı sarmaktadır... Etrafta çıt çıkmamaktadır. Siz de nefesinizi tutarsınız. Ayak sesleriniz yankılanacak diye adım atmaya korkarsınız. Boynunuzu geriye atıp yukarı bakmaktan başınız döner hafifçe. Sadece mekanın görkeminden değil bilgi birikiminin çokluğundan dolayı adeta küçülürsünüz. O güne dek okuduğunuz, öğrendiğiniz her şey silinir, hiçleşir.
Ertuğ’un objektifinden yansıyan opera ve kütüphanelerin ancak birkaç tanesini gerçekten görme mutluluğuna eriştim, tabii ki doluyken! Hayat değiştiren deneyimlerdi benim için. Arkas Sanat Merkezi’nde sergilenen fotoğraflar sayesinde ise boş ve sessizken içeri girildiğinde insanın nasıl etkileneceğini anlayabildim. Doğrusu tüylerim ürperdi... Bu da usta işi fotoğrafın gücü olsa gerek.
Ahmet Ertuğ’un Ayasofya’nın üst katındaki daimi sergisi de çok çarpıcıdır. Ayasofya’nın büyüsüne uyumlu biçimde, Bizans mozaik sanatının insan gözünün uzaktan algılayamayacağı ayrıntılarını ziyaretçilere yakınlaştırır. Efes’ten Kapadokya’ya, kubbelerden heykellere ülkemizin sanat tarihini nefes kesici çerçeveler içinde dünyaya taşır.
Eğer ne İzmir ne İstanbul’da Ahmet Ertuğ’un eserlerini izleyemiyorsanız mutlaka websitesini ziyaret edin. www.ahmetertug.com adresinde, müzik eşliğinde birbirinden güzel slayt gösterileri yer alıyor. Arkas Sanat Merkezi’nin de www.arkassanatmerkezi.com adresindeki sanal müzesinde geçmiş sergileri bile izlemeniz mümkün.