İzlanda'ya ne kadar umutlu gitmiştik.. Maç başladı, beklenen oyunu bir türlü sergileyemeyen futbolcularımızı izlemek zorunda kaldık. Kendi kendimizi doldurmaya çok meraklı bir toplumuz. Maç oynanmadan hemen kendimizi favori görüyoruz. Sonra da maç kaybedince karaları bağlayan oluyoruz.
İzlanda önünde seyrettiğimiz takımımız, rezil futbolu hüsranla noktalayan oldu. Savunma hatalarından bir türlü arınamadık. Orta saha organizasyonları da "lay-lay-lom". Selçuk'la Emre'ye bakıyorum; hiçbir varlık gösteremeyen, ne yaptığını bilmeyen ikili olarak gözümüze çarpıyor. Zar-zor gol pozisyonu buluyoruz, rakip kale dibinden gole çeviremiyoruz. Aynen Burak gibi.. Rakibimiz İzlanda ise fizik üstünlüğünün yanı sıra becerikli ayaklara sahip göründü. Bödvarsson'la ilk golü kalemizde gördük ve ilk yarıyı kapattık. İkinci yarı toparlanırız diye beklerken, hiç de iyi gününde olmayan Ömer'le 10 kişi kalmaya mahkum olduk. 11 kişiyle beceremediğimiz maçı, 10 kişiyle rakibe teslim ettik. İki gol daha kalemizde görerek hezimete imza attık.
Hani İzlanda çantada keklik rakipti? Evdeki hesap maalesef çarşıya uymuyor! Ne umduk, 3 golle mağlup olduk. Şimdi önümüze bakacakmışız. Bu kafa yapısıyla, bu kadar yeteneksiz görünen oyuncularımızla önümüze baksak ne olur, bakmasak ne olur?.
Kötü bir başlangıç yaptık. Allah sonumuzu hayırlı etsin. İnşallahla maşallahla önümüzdeki maçlara umut besliyoruz. Duygusal takılarak maç kazanılmıyor. Takım olarak sağlam ve bilinçli bir savunma yapmalıyız. Orta sahamızda bundan sonraki maçlarda oynayacak futbolcularımız, takımı hücuma kaldıran, gol pasları atan, girdiğimiz tek tük pozisyonları da gole çeviren bir grup haline gelsin. Onu da Allah'a, inşallaha maşallaha bırakarak duygularımızı öne çıkarıyoruz.
Milli gururumuz Arda adeta yerlerde süründü. Gökhan ve Caner hiç bir varlık gösteremedi. 10 kişi de kalırsak hangi maçı kazanacağız ki?
Umarım bundan sonraki Çek Cumhuriyeti maçında bu kabustan kurtulur, kazanırsak tekrardan ümitleniriz.