Pazartesi günkü yazımda Başbakan Binali Yıldırım’ın, "Darbeciler, Balyozcular, Ergenekoncular sırasını savdı, bu sefer FETÖ'cülere görevi devretti. Ama yağma yok bu partinin
adı AK Parti, Türkiye partisi, milletin partisi, pabuç bırakır mı? Bırakmaz. Biz de gereğini yaptık" sözüne dikkat çekmeye çalışmıştım.
Fethullahçı Terör Örgütü’ne hukuk yoluyla hesap sorulmaya çalışıldığı bir dönemde Başbakan’ın Ergenekon ve Balyozcular’dan FETÖ’yle birlikte aynı şer cephesi içerisinde
bahsetmesi, Ergenekon ve Balyozcular’ın Ak Partililer tarafından bile mâsum addedilmeye başlandığı bir dönemde mühim. Bir yılanla uğraşırken diğer bir yılanı zararsız bilmek
ve sarmaş dolaş olmak akıl kârı olmasa gerek!..
Geçen yazımda Başbakan’ın mezkûr sözlerinin hukukî bir vechesinin de olduğundan bahsetmiş ve teferruatı bugüne bırakmıştım. Başbakan Yıldırım, FETÖcüler gibi Ergenekon ve
Balyozcular’ın da darbeci olduğunu ve sıralarını savdığını söylüyor. Peki, “sıralarını savan” (Bu ifâdeden ben, “Ergenekon ve Balyozcular’ın da FETÖ gibi darbe yapmaya
kalkıştılar ama yapamadılar” mânâsını çıkartıyorum, sizce hata mı ediyorum!) Ergenekon ve Balyozcular nerede? Darbeciler nerede olması gerekiyorsa orada olmalılar değil mi?
Yâni, hapishanede! Hukuken olması gereken bu, değil mi? Evet, hukuken darbecilerin hücrede olması gerekiyor, lâkin hâlihazırda olan, darbeci Ergenekon ve Balyozcular aramızda
dolaşıyor; Tabiî ki hukukî kılıfına uydurarak.
İlk önce darbecileri mağdur edebiyatıyla, aynı bugün FETÖ pazarlamacılarının yaptığı gibi, kamuoyunda mazlum gösterdiler. Sonra da, tek tek hepsini beraat ettirip akladılar!
Başbakan Binali Yıldırım Ergenekon ve Balyozcular için “darbeci” diyor ama hukuken bunu deme hakkı yok; benim de yok! Çünkü hepsi, hukukun önünde ‘ak’landılar!..
Hatta, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yargıdaki FETÖ unsurlarıyla alâkalı raporuyla da Ergenekon ve Balyozcular pürü pak oldular! Yazılarımda defaatle raporun özü
olan şu cümleleri sizlerle paylaştım: “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yargı kuvveti içerisinde; organizasyonu ve hiyerarşik yapısı bulunan, Devlet yargısına alternatif olarak
faaliyet gösteren, örgütlü olarak yargı içerisinde yuvalanan, kendinden olmayan herkesi düşman kabul edip kullanamadığı kişileri de düşman sayan, örgüte boyun eğmeyenleri ve
farklı düşünen herkesi düşman görüp hedef hâline getirerek yargı kararları ile emniyet operasyonlarının hedefi haline getiren, istihbarat toplayan, operasyon kararı alan,
emniyet ve yargı üzerinden toplanan istihbarata göre örgütün üst düzey yöneticilerinin verdiği kararın icrasına başlayan, basın ve yayın üzerinden linç girişimi
gerçekleştiren, topluma yönelik algıyı yöneten (...) paralel bir yargı gücü oluşturdukları görülmüştür.”
Ne ilginçtir ki, FETÖ mensubu hâkimlerin Ergenekon ve Balyozcular hakkında verdikleri kararlar, yukarıdaki rapor doğrultusunda iptal edilirken, 28 Şubat döneminden beri
cezaevlerinde olan Müslüman Anadolu’nun evlatları hâlâ cezaevinde! FETÖ’cüler bir tek Ergenekon ve Balyozcuları düşman bellemişler; ah ne kadar da saf bir düşünce!
Daha ilginç olan ise, 28 Şubat dönemi mahkemelerinde yargılama heyetlerinde Ergenekon-FETÖ koalisyonu vardı!.. Bu hakikati, “Türkiye Cumhuriyeti 26’ncı başbakanı ve Konya
milletvekili olarak” Ahmet Davutoğlu da dile getirdi: “28 Şubatın darbecileri de, onlarla işbirliği yapan FETÖ de…”
Görüldüğü üzere, 26’ncı Başbakan da 27’nci Başbakan da Ergenekon FETÖ ilişkisini ve hepsinin de darbeci olduklarını biliyor, bu bilgilerini halkla paylaşmaktan bir beis
görmüyorlar ama ne yazık ki bu şer koalisyonun zindanlara attığı gerçek vatan evlatları için adaleti tesis edemiyorlar!
Hülâsa, darbeciler dışarıda darbe mağdurları içeride; bunun izahını kim yapacak?