Doğrusunu söylemek gerekirse; geri dönüş hikayesiyle, hakem kararlarıyla, sadece tek bir ribauntla uzatmaya gitmesiyle, heyecanlı ama hüzün dolu bir maçtı. Ancak işe pozitif açıdan bakalım... Zeljko Obradoviç yönetimindeki Fenerbahçe iyi değil; büyük takım olduğunu kanıtladı. Çünkü Avrupa’nın en büyüğünü belirleyecek maçta 21 sayı geriden gelmek, ancak büyük takımların yapabileceği bir işti...
4 yıl önce CSKA, İstanbul’da şampiyonluğu kaçırırken; Olympiakos 19 sayı geriden gelip, Printezis’in son saniye basketiyle kupayı kaldırmıştı. Teodosiç gibi çok yetenekli ama uluslararası alanda hiçbir zaman “winner” olamamış bir oyuncunun yanında “MVP” De Colo’yu oynatan CSKA’nın kırılgan bir takım olması kadar, Fenerbahçe’nin de savaşan bir takım olması; geri dönüşü “mucize” yapmıyordu. Ama özellikle Vesely ve Bogdanoviç’in performansları, final için yeterli değildi. Öyle ki; blok bile yiyen Vesely, faul çizgisinden 10’da 1’le atarken, Bogdan’ın üçlük yüzdesi de belirleyici oldu: 6’da sıfır!
Teodosiç ve De Colo, CSKA’nın ürettiği 22 asistin 14’üne imzalarını atarken, Fenerbahçe’nin kısalarından Dixon’da bu rakam 4, Bogdan’da 3, Kostas ve Hickman’da ise sıfırdı...
Yedinci Final Four’unda ilk kez “winner” olan Teodosiç’in son çeyrekteki kritik pasları gidişatta önemli rol oynadı.
Fenerbahçe 21 sayı geriden gelip öne geçtikten sonra; bitime 1.9 kala De Colo’nun kötü atışı sonrası Khryapa’nın seken topu fileden sokması, basketbolun ne kadar sinir bozucu bir spor olduğunun kanıtıydı adeta!..
Doğru yatırım, doğru organizasyonla iki yıldır üst üste Final Four gören Fenerbahçe, eninde sonunda bu kupayı alıp Avrupa’nın en büyüğü olacaktır. Yeter ki bu düzen devam etsin...