Seçim öncesi sandık şehvetiyle görülmeyenin aşikar hale geldiği bir süreçteyiz. CHP içindeki huzursuzluklar henüz homurtuya dönmedi ama İP’te bir şeyler değişiyor. HDP’nin PKK ile aleni olan bağını ve CHP’nin HDP ile tuttuğu işlerin içerdiği ayıpları görmeye başladı İyi Parti.
Aslında görünmeyecek gibi de değildi. PKK’lı terörist başları ellerindeki kana bakmadan İP’in de içinde olduğu bloğa defalarca övgüler düzmüş, destek sunup oy istemişti. HDP’nin Kürdistan vaatli açıklamalarını anmıyorum bile.
Buna rağmen gözünü kararttı İyi Parti, “yeter ki Erdoğan ve Bahçeli kaybetsin”.
Seçimler geçti, seçilenler seçildi, seçilenler geçti koltuklarına oturdu.
Ama o da ne! HDP boş durmuyor. Yönlendirdiği oyların diyetini istiyor! CHP kâh sıkılıp utanarak kâh arsızca HDP ajandasıyla iş tutarken, İP tahammül sınırlarını zorluyor.
İyi Partili milletvekillerini, teşkilat mensuplarını çileden çıkaran, uyku uyumalarına, lokma yutmalarına engel olan şey HDP’lilerin doğrudan İyi Parti’ye söylediği sözdür: Şu an oturduğunuz koltuklarınızda bizim sayemizde oturuyorsunuz!
İstenildiği kadar siyaseten cevap verilmiş, gerekçe üretilmiş olsun, fark etmez. İyi Parti’nin hazmedemediği, kendisine de tabanına da açıklayamadığı budur.
Hazmedilemiyor çünkü doğru. Çünkü İyi Parti karşı ittifakta maymuncuk işlevi görüyor.
Hazmedilemiyor çünkü bu gerçek, şu hakikatin parçası: PKK şehit kanı döküp ülkeyi bölmeye çalışırken İP, bu ihaneti örtmeye çalışan HDP ve HDP’nin oylarını sömüren CHP ile aynı çatı altında, yanak yanağa!
Huzursuzluk zapt edilemez bir hal almış olmalı ki parti içinden aklıselim sesler duyulmaya başlandı. Daha önce hiç bir İyi Partiliden duymadığımız cümleleri bir süre önce parti sözcülüğüne getirilen Yavuz Ağıralioğlu’ndan duyuyoruz:
“CHP’nin rehini değiliz”, “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun düşüncesinde değiliz”,
“Toptan kabul ya da ret cephesi değiliz”, “CHP’nin her yaptığına ‘evet’ diyerek savunmuyoruz”,
“HDP’yi 'Hayır' bloku içinde iltihaplanma alanı olarak görüyoruz”, “HDP, CHP tabanında huzursuzluk sebebi”,
“CHP, SHP’lileşmemelidir”, “CHP, HDP ile devam etmek isterse biz yokuz”.
Son cümle özellikle dikkat çekici... Böyle bir cümlenin Meral Akşener’in ve parti üst yönetiminin bilgisi olmadan kurulma ihtimali yok. Demek ki İyi Parti akabileceği yeni bir yatak arıyor.
Bu açılım da Ağıralioğlu ağzından yapılıyor ama kendisi 24 Haziran seçimlerine az kala katılmış İyi Parti’ye. Geçmişte Nizam-ı Alem Ocakları ve Türkiye İnisiyatif Hareketi genel başkanlığı yapmış. Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadetinin ardından BBP Genel Başkanlığına aday olmuş.
Bu çizgi kendisine referans ama Yavuz Ağıralioğlu İyi Parti’yi ne kadar temsil ediyor? Cevabı yok. Zira İyi Parti’nin neyi kimi temsil ettiğinin, hangi konuda nerede durduğunun henüz netleşmiş bir cevabı yok. Merkez parti olma iddiası taşısa da belirsizlik sürüyor. Partiden hayal kırıklığı içinde ayrılanlar bile İyi Parti’yi farklı farklı tanımladı neticede.
Öte yandan Ağıralioğlu “ben bunları geçen yıl da söyledim” diyor. Bakıyoruz, evet söylemiş. Ama bu ses bırakın kamuoyunu, parti yönetimince bile duyulmamış, teyit edilmemiş, paylaşılmamış. Anlıyoruz ki seçim saikiyle kısılan sesler şimdi parti iradesiyle açılıyor.
İP’in kendini aradığı bir sağaltım süreci yaşadığı anlaşılıyor. Buradan Türkiye yararına “iyi” bir sonuç çıkar mı bilmiyoruz ama bu “sıhhat” arayışının ittifakları ve siyasetteki dengeleri değiştireceğini şimdiden söyleyebiliriz.