Daha maç başlar başlamaz, G.Saray”ın “Rakibi ya da sahayı önce kontrol edeyim, durumu bir yoklayayım” gibi bir düşüncesi olmadığı hemen anlaşıldı. Kısa yoldan ve doğrudan oyuna daldı. Hatta öyle ki, ilk devre bittiğinde; Avrupa kupa maçlarındaki deplesmanlarında, atak ve pozisyon sayısı olarak en yoğun mücadelesini vermişti. Bu süre içerisinde irili-ufaklı 10 pozisyon sahibi olmak, ciddi bir rakamdır.
Sinan’ın biri kornerle diğeri Casillas’ın müdahalesiyle biten iki girişimi... Nagatomo’nun kalabalık savunmanın içinden hançer gibi yararak sokulduğu, ama kaleciyi geçemediği pozislyon... Onyekuru’nun yan ağları bulan şutu...Sonu golle bitmesi gereken vuruşlardı. Olmadı!
***
G.Saray ardı ardına Porto üzerine topyekun çullanırken, yorulduğu anlar da oldu. İşte bu anlar, Portekizlilerin bizi gafil avladığı karşı ataklara mahkum da etti. Neyse ki, Muslera duruma hakimdi... Hatta bir pozisyonda bizi ipten aldı.
Zor durumda kaldığımız iki tehlikeli an dışında, Galatasaray son derece dinamikti. Ama süratiyle övündüğümüz Rodrigues, o biçkin,delici ve öldürücü deparlarını yapmaktan imtina ediyor gibiydi. Arada kayboldu... O da diğer arkadaşları gibi aktif ve etkili olabilseydi, durum ve skor çok daha farklı olabilirdi.
***
Ne yazık ki ikinci yarıya, gol yiyerek başladık. Rakibe, bomboş durumda kafa atma şansını verdik. Onca çabanın karşılığını, geriye düşerek almak; hepimize çok daha acı geldi.
Savunmamıza hakem tarafından çıkarılan sarı kartlar, müdahale diriliğimizi epey sindirdi. Gününde olmayan Garry Rodrigues, Sinan Gümüş’ün müthiş pasında çok kötü bir vuruş yaptı. İyi başladık, iyi bitiremedik.