Bu sezon Trabzonspor’un başına gelenler; kesilmiş, yolunmuş, pişmiş tavuğun başına gelmedi... MHK’dan ayrı, hakemlerinden ayrı sıkıntı yaşadı. Federasyon tarafından neredeyse dışlandı... Yakın geçmişteki hocasından, hatta başkanından tutun da kendi futbolcusuna kadar zararını görmediği kimse kalmadı. Osmanlıspor maçına da bir yığın cezalıyla çıktı.
Tamam da, çıkıp oynamak lazım. Osmanlıspor; Trabzon’u hallaç pamuğu gibi attı. Devrenin 1-0’la sınırlı kalmasına şükretsin. Çünkü soyunma odasına 4-0’la da gidebilirdi.
Koca Trabzonspor, ilk yarıda sadece Marin’le iki defa pozisyona girdi. Birinde Marin, kaleci ile karşı karşıya kalmasına rağmen; antrenmanda bile atılan paslardan daha yumuşak bir şut çekti ki, evlere şenlik... Erkan Zengin ile Muhammet Demir, arka arkaya iki röveşata attı. Ama ihtiyaç fazlası gösteriş, gaz yapar.
Üstelik öyle bir gol yediler ki; mahalle arası futbolcular bile bu gaflete düşmez. Aut çizgisine paralel gelen ortada; Mustafa Yumlu topu kaleci Onur’a, Onur da Mustafa’ya bıraktı. Top kararsız ikilinin arasından geçti. Rumen Rusescu’nun beleşten gol atmasına yol açtılar. Trabzonspor bu kadar başı boş olamaz.
***
Osmanlıspor’un, Fransız takımlarında gördüğümüz farklı nitelik, renk ve desen özellikleri taşıyan formasını beğeniyorum. Sahaya iyi yayıldılar. Kontrol dışı kalmadılar. Hem set oyunları hem kontraatakları etkiliydi. Sadece son vuruşlarda ciddiyetten biraz uzak kaldılar.
Trabzonspor maçın genelinde daha baskınmış gibi görünse de, oyunun gizli patronu konuk takımdı... Çünkü her gelişleri tehlike taşıyordu. Maçın beğendiğim yanlarından biri de; sert geçen ikili mücadeleler sırasındaki yere düşüşlerde, iki takım oyuncuları birbirlerine saygılıydı. Özellikle ilk yarıda, örnek gösterilecek tablolar yaşandı.
Trabzonspor çok etkisiz oynadı ama, çok kötü oynadı diyemem. İyi niyetle gayret ettiler, fakat yetmedi.