Bu Tarz Benim, RTÜK’e en çok şikayet edilen programlardan biri, çok ilgi alanımda da değil doğrusu. Jüri üyelerinden Nur Yerlitaş’a götürülen ve yaklaşık 1 milyon liralık reklam tekliflerini okuyunca ilginç bulup biraz kurcaladım. Sevdiğim bir meslektaşa sorular sordum o da bana Ayşenur ve Ayşegül adlı iki yarışmacının kavgasını gösteren bir video yolladı.
Hayatta gördüğüm en ucuz, en basit kavgalardan biriydi. Seyrettim, acı acı güldüm sonra düşününce iyi olmuş dedim. Aklıma “Eşşeğe altın semer de vursan, eşek eşektir” sözü geldi.
Kıyafetle tarz sahibi olmuyor insan.
İnsanı tarz sahibi yapan, kişiliği, karakteridir. Eğitimle falan alakası yok tarz sahibi olmanın. Eğitimli ama komplekslerini yenememiş bir sürü insan medya sektöründe de var. Bunların çoğu marka giyerek tarz sahibi olacaklarını falan da zannederler. Neyse biz konumuza, yarışmaya dönelim.
Önce yarattığımız yarışmacı prototipine bir bakalım. Dikkat çekmek ve keşfedilip yırtma derdinde olan bir sürü insan kameraları gördüğü zaman kırmızı görmüş boğaya dönüyor. Yarışmanın cinsi ne olursa olsun bu böyle. Suç kimde derseniz, kavga varsa reyting var anlayışına sahip yapımcılarda, yöneticilerde elbette. Bu ucuzluk zaman zaman haber programlarına da sirayet ediyordu son dönem bir miktar düzelme var. Yine de şu kavga eşittir reyting anlayışı sürdükçe bu işin önünü alamayacağız.
Orada kavga ederek dikkat çekmeye çalışan hanımlara, “hanımefendi” olmanın bir tarz olduğundan kimse bahsetmemiş belli ki ama daha önemli bir hatırlatmada bulunayım ben... İlk BBG evinden beri kavga ederek, saçmalayarak dikkat çekip de hala ünlü kalan kimseyi gördünüz mü siz?
Bakın Deniz Seki hala bir şekilde bu ülke gündeminde ama kısa ününü biraz da Deniz Seki’yle yaşadığı tartışmaya borçlu olan Bayhan’ı hatırlayan var mı? İyi ki ekranda kavga ettiler, iyi ki kavgada bize kıyafet meselesinin hiç de önemli olmadığını hatırlattı bu arkadaşlar...
Yasa bilmeden olmaz...
Medyada çalışıp da hukuk kurallarını bilmemek gibi ciddi bir sıkıntımız var. 3 Temmuz Şike Operasyonu sırasında gördük ki spor muhabirlerinin özellikle de CMK konusunda fikri yok. Kanallarda hatayı fark ettiler ve ertesi gün polis-adliye muhabirlerini ekrana sürdüler.
Şimdi benzer bir durum Deniz Seki vakasında yaşanıyor. Avukatın bahsettiği yeniden yargılama talebi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dosya nasıl gider sorusunu sorup sonra da olmayacak cevaplar üretmek sanırım bize dair bir özellik.
Daha komiği “Deniz Seki cezasını burada çekecek” diye Bakırköy’den yapılan yayınlar. Oysa Bakırköy aynı zamanda tutukevi ve yargılaması devam eden insanlar orada kalır, hükmü kesinleşenler başka cezaevlerine yollanır. Hukuk bilgisi medya için olmazsa olmazlardan biri, medyanın hangi alanında çalışırsanız çalışın bu böyle.