500’üncü maçımızın, takıma moral yükleyeceğini, gelecekte oynayacağımız grup maçlarına doping olacağını düşünüyorduk. En azından ben öyle düşünüyordum. Ama iyi futbol oynamıyoruz, iyi futbolcularımız olmasına rağmen. Planlı, projeli ve organize değiliz. Olmamız da zor. Burada Abdullah Avcı’yı asla yermek ve bu sözlerin sahibi olmak istemiyorum. Ama bizim futbolumuz bu zaten!
Kalecimiz Onur’u bir kenara koyuyorum. Çok önemli iki tane yüzde yüz gole izin vermeyen kurtarışları vardı. Her zaman Milli Takımımız’da olması gerektiğine inanıyorum.
İlk yarıda Mevlüt iyi pozisyonda ne yapacağına karar veremeyince, olası golümüz, vahlar arasında yok oldu. Ligimizin golcüsü Burak, 3’e 2 hücumda yakaladığımız pozisyonda, Arda’ya topu çıkarsa, gol atan, öne geçen olurduk. Burak egolarıyla kendi gol yapmayı düşündü; Milli Takımımız’ın golünü bu düşünceyle yok etti.
İkinci yarıda Selçuk ile Alper oyuna girdi. Arda’nın kafa şutunu, Danimarka kalecisi kornere attı. Bu, bana göre en net pozisyonlarımızdan biriydi. Daha sonra Selçuk, ceza sahamızın içinde penaltıya neden oldu. Danimarka kaptanı Bendtner, penaltı golüyle takımını öne geçirdi.
Daha sonrasında, Kerim diye bir futbolcu izledim. İyi bir kumaşı var. İyi bir terzinin eline düşmüş; Avcı gibi. İleriki maçlarda kullansın isterim. Onun ürettiği gol pozisyonunu gole çeviren Mevlüt oldu. Hayırlı “Mevlüt”ler olsun Milli Takım’a!..
Milli Takımımız deneme tahtası değildir. Her maçta ayrı ayrı futbolcularla sahada görüntü vermeye çalışıyoruz. Abdullah Avcı’ya karşı sabırlı olalım, olalım da; biz duygularıyla hareket eden bir toplumuz. Ancak kazanılan zaferlerle mutlu oluyoruz. Kaybedince de hem üzülüyor, hem de karaları bağlıyoruz.
Allah’tan Danimarka ile oynadığımız 500 maç, hazırlık maçı. Ola ki bu beraberlik, gruba veda ettiğimiz bir maç olsaydı, yer yerinden oynardı ülkemizde. Yurdumun insanı, hop oturup hop kalkardı.
Kıt kanaat pozisyon üretiyoruz. Hücumda çoğalmakta zorlanıyoruz. Girdiğimiz gol pozisyonları bir elin parmaklarının yarısı kadar. Onları da gole çevirmekte zorlanıyoruz.
Öylesine bir maç... Kaybetsen de kazansan da çok önemsenecek bir olay değil.
Oyuna bakıyoruz. Umarım sonrasında beklenen başarılara imza atarız. Ama nasıl atarız; bekleyelim ve görelim.