Eş olmanın şartlarından biri de, ortak yaşamın sorumluluklarını taşımak demek. Ortak yaşam; mutluluk, yardımlaşma, karşılıklı destek kadar kaçınılmaz olarak çatışma ve sorun da yaratıyor. Bu sorunlardan birisi de “eve giren paranın yönetimi” meselesi.
Eşler arasındaki en sık altı sorun
Tüm dünyada eşler arasında en sık şu altı alanda sorun çıkıyor: Ailelerle ilişkilerin nasıl olacağı, cinsel yaşamın sıklığı ve içeriği, çocukların eğitiminin nasıl yapılacağı, eve giren paranın nasıl yönetileceği, ev işlerinin kimler tarafından nasıl yapılacağı ve boş zamanların nasıl geçirileceği.
İyi evliliklerde paranın yönetiminde çeşitlilik var
Mutlu evlilik çalışmamın gösterdiği sonuç şu: Eve giren paranın nasıl yönetileceği meselesinin tek bir cevabı yok. Paranın yönetiminde farklı modeller mümkün. Önemli olan paranın hangi eş tarafından yönetildiği değil, iki eşin de bir modelde gönüllü uzlaşmış olmaları.
Paranın yönetiminde sömürü değil adalet olmalı
Para konusunda eşlerin kendilerini sömürülmüş, haksızlığa uğramış hissetmemeleri önemli. Örneğin eşlerden biri eşinin kendi kazancına el koyduğu hissi yaşaması yıkıcı bir duygu. Eşlerden birinin parayı kendisi için aşırı harcaması da ilişkiyi olumsuz etkiliyor. Eve giren paranın bir tarafın ailesine harcanırken diğer tarafın ailesine harcanmaması da eş ilişkisine bozucu etki yaratıyor.
Kadının parayı yönettiği model
Mutlu evlilik çalışmasında erkek, emekli öğretim üyesi şöyle dedi: “Eve giren paranın tamamını eşime veririm. Bütün harcamaları o yapar. Bana haftalık harçlık verir. İhtiyaçlarımı o şekilde gideririm. Market, bakkal gibi alışverişlere beraber çıkar, eşimle duran paradan harcarız. Bayramlarda torunlara harçlıkları eşim verir. Paranın bütün yönetimi eşimdedir. Para konusunda hiç bir uyuşmazlık yaşamayız”.
İyi bir evliliğe sahip kadın kendi durumlarını şöyle anlatıyor: “Eşim kazandığı parayı bana verir, paranın harcaması benim üzerimdedir. Alışverişler, ihtiyaçlar, bu paradan karşılanır. Eşime haftalık ihtiyacı olduğu kadar veririm. Gerisi bende durur. Çocuklara, torunlara bendeki paradan harcanır. Yemekler kredi kartından ödenir. Hiç uyumsuzluk yaşamayız”.
Erkeğin parayı yönettiği model
Başka bir erkek ise paranın kendi kontrolünde olduğunu şöyle anlatıyor: “”Para konusunda hüküm bendedir. Bu bir sultanlık anlamında, diktatörlük anlamında değil. Sevk, idare, yönü bana aittir. Eşimin yaptıklarımdan haberi vardır. Her şeyimi anlatma huyum yoktur. Ama bu dünyanın ölümlü dünya olduğunu bildiğim için de bilmesi gerek şeyleri söylerim. Eve giren para da, ona bir aylık tahsis etmişimdir, o aylığı veririm”.
Başka bir kadın şöyle diyor: “Paranın yönetimi eşimde. Para harcamayı severim. Paranın kıymetini bilmem. Eşim biriktirebilir. Biraz fazlaca harcadığımda rahatsız oluyor. Aldığını giy, giymeyeceksen alma diyor. Senin maaşın, benim maaşım yok. Erkeğe aile babası olduğunu hissettirmek önemli. Ortak bütçe var, birlikte olunca bereketi artıyor. Kim ne kadar harcar, herkes bilir”.
Paranın yönetimini birlikte yapan eşler
Başka bir kadın para yönetimini eşiyle birlikte nasıl yaptıklarını şöyle anlatıyor: “Aylık yapacağımız masrafları kalem kalem belirler eşim. Şunu yapacağız diye. Ortadadır her zaman. Her ikimizin parasını birleştiririz, nereye harcanacaksa parayı oraya harcarız. Herhangi bir uyumsuzluğumuz yok bu konuda”.
Sonuç olarak; evlilikte paranın yönetiminde farklı modellerin olması mümkün ve meşru. Önemli olan iki eşin de bu modelde gönüllü olması ve kendilerinin sömürüldüğü duygusunun olmaması. Aksine paranın yönetiminde adalet olduğu duygusunun hakim olmasıdır.