Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda verilen iftar yemeğinde suntadan yapılmış o büyük masa üzerinden “israf” propagandası yaptınız ya, pes!.. Sanıyorum, dile getirdiğiniz rakamlarla, siz, bu milleti hala “bidon kafa” olarak görmeyi sürdürüyorsunuz. Masa büyük, çevresi kalabalık ama o masanın ortalama maliyetini bizim mahalledeki servis elemanları ayağına çabuk dürüm dönerciye sorsanız size üç aşağı-beş yukarı söylerdi.
Merak etmeyin, o çocuklar Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu’nun sözünü ettiği (seçmenin yüzde 52’sinden söz ediyor) “yanlış seçim yapmış” seçmenlerden değiller. Babalarından gelen “ülkücü” bir damarları var, onlar da benimle birlikte atılan manşetlere güldüler.
Ama söylenen her yalanın, izlenen “çamuru atalım izi kalır” stratejisinin gizleyemediği bir gerçek var: Paniktesiniz!..
Yaptığınızın altında eziliyorsunuz
1- HDP’yi “siyasi koçbaşı” olarak kullanmanın memlekete getirdiği ağır yükü gördünüz, geri dönemiyorsunuz. Hayır, HDP’nin Meclis’teki varlığının siyasi meşruiyetini asla tartışmam, onlar, “Yeni Türkiye’nin demokrasisinin” kendilerine açtığı kulvarda oylarını alıp geldiler. Ama Kandil silah bırakmıyor, aksine, Amerika ile ittifak halinde Suriye’deki kolu sınırın öte yakasında siyasi/askeri yayılmasını sürdürüyor. Ya, dün, Barzani ve Talabani için attığınız “aşiret reisleri” manşetleri yalandı ya da bugün siyasi çıkarlarınız için her şeyi görmezden geliyorsunuz. Bence ikisi de doğru. Eski manşetleri, vesayetin asker kanadının emriyle yazardınız, bugünkü yazıları da aynı vesayetin gerçek gücü büyük sermaye grupları ve dış müttefiklerinin talebiyle yazıyorsunuz.
2- 7 Haziran sonrası zafer çığlıkları biraz erken sustu. Neden? Fehmi Koru’nun neden bilmem (!) ileri sürdüğü “ANAP tarzı çöküş yaşayan” bir parti bekliyordunuz, o partinin ANAP veya DYP olmadığını, yürütülen bütün kampanyaya karşın, Türk siyasetinin ana omurgasını oluşturduğunu gördünüz. Bakın, ekranda konuk ettiğim Nihat Zeybekçi ilginç şeyler söyledi: Türk demokrasisinin sağlıklı yürümesi için eğer iktidar partisi yüzde 50 ile işbaşındaysa, arkasında yüzde 40’la duran bir ana muhalefet partisi görmeli. Ensemizde nefesini hissettiğimiz bir muhalefet partisi olursa, bu, hem muhalefet için iyidir, hem de bizim çalışmalarımızı daha dikkatli yapmamızı sağlar. Ama, ortaya çıkan seçim sonucu muhalefet partileri için bunun uzak ihtimal olduğunu gösteriyor.
Ana omurgayı yıkamadınız
3- Erdoğan’la uğraşmanızın, Gül’ü, kendisinin de hiç istemediğini anladığımız bazı rollere savurmaya çalışmanızın nedeni açık. ANAP ve DYP’yi de içerden çökerterek vesayet rejimi için “kontrol edilebilir istikrarsızlığı” sağlamış, bu millete, kan, gözyaşı, yolsuzluk, ekonomik yıkımla yüklü 90’lı yılları yaşatmıştınız. Stratejik açıdan, bütün bu manevralarınızın AK Parti saflarını sıklaştırdığını, bunun seçmen tabanına da yansıdığını göremeyecek ölçüde “derin panik” yaşıyorsunuz. Gül, manevralarınız sonucu ANAP’laşma sürecine girecek bir partinin liderliğine oynayacak bir portre,Erdoğan da, teslim olacak bir karakter değil. Gül’ü, Tansu Çiller veya Mesut Yılmaz, Erdoğan’ı da Demirel ile karıştırarak bi’şeyler yapmaya çalışıyorsunuz, biz de buradan “kafaları iyice karıştı” diyerek izliyoruz...
Tarih sizi yargılayacak
4- “Siyasi meşruiyeti” olmayan iki güçten birini görmezlikten geldiniz, diğeri ile dolaylı/doğrudan ilişki kurarak yürümeye çalıştınız. Meclis siyasetinin bir kanadının üzerindeki “Kandil vesayetini” halktan sakladınız ama halk, bu gerçeği, yapılan açıklamalar, yaşanılan olaylar doğrultusunda, size rağmen, anlamış durumda. Gazi Mustafa Kemal’in isim babası olduğu Cumhuriyet Gazetesi’ni ve kurucusu olduğu CHP’yi, Amerika’daki bir yerden yönetilen paralel yapılanmanın yanına yerleştirdiniz. Bu tutumunuzla tarihe yazıldınız.
5- Buradan bakıldığında “zavallı” bir görüntünüz var. 7 Haziran sonucu istediğiniz gibi olmasaydı, “seçimde hile” manşetlerini çoktan hazırlamış, bütün Türkiye’yi, (belki de baraj altında kalacak HDP’nin de yardımıyla) yeni bir Gezi Parkı’na çevirecektiniz. O çok küçümsediğiniz “milli irade” bu kaos yüklü “B Planı”nıza bile izin vermedi. Nerede o iddialarınız?
Siyasetteki “Kandil vesayetini” sakla... “Paralel yapı”nın propaganda örgütü haline gel... Yetmesin, sınır ötesindeki “emperyalist medya”dan yardım almak için olmadık “yalakalık lobileri” kur... Seçim sonucu istediğin gibi çıkmazsa “meşruiyetini” tartışıp sokak ayaklandırmayı hedefle...
Hayatınızda bir kere de olsa “yerli” olmayı, “meşru siyaset” içinde yer almayı deneyin...
Bu seçim tekrarlanırsa, elinizde barutunuz da kalmadı, benden söylemesi...