Ağzımızda çivilerle dişlerimizi sıkıyoruz. Hapşırınca beyinleri burunlarından akan organizmalara öfkeliyiz. Birbirlerinin omuzlarına kusan cerahat torbalarının ayetlere ürüyor olması içimizdeki Hira'ya döndürüyor bizi. İnanmak leş çarklara çomak sokmaktır! İnandıklarımıza havlayanların duası kabul olsaydı kemikten duvarlarını kırardık. Dünyanın bana öğrettiği tek şey "İnandıklarını hor göreni hoş görme" sözüm. İçerde ve dışarda hav düeti yapanların hoştlandasını karikatür krizinde de yazmıştım.
PKK'nın İtveçi şimdi de Stockholm Büyükelçiliğimiz önünde Kur'anı- Kerime yönelik kahpece saldırı eylemine izin verdi. Bu sıvı oluşumlar nefretlerinin şekline bürünmüş zebani aygıtlar, yürüyen kanalizasyon boruları ayetlere beyinlerini kustuklarını zannediyorlar. NATO'nun kapısındaki köpekliklerini yalvardıklarının inandıklarına sıçratıyorlar.
Charlie Ebu Lehebdo'yu unutmadınız değil mi ? Ensesine vurup elinden en fazla ekmeğini alırsın dedik diye, kalbine vurup imanını alacağını mı sandın.
Taptıklarınıza tapmıyoruz diye mabedimizi kudurarak sallasanız da mihraptan bir taş eksiltmeyen Allaha sonsuz şükürler olsun.
Ebu Cehil'in Leheb'in eteklerine bastığınız birinci hamur şerefsizlik kalitesindeki (!) istifra poşetini dergi diye satışları, yapmaya çalıştıkları mizahtan çok daha komikti!
Biz gökten kemik yağsın diye el açan münafıklara amin demeyiz. Bizim rahmet yağsın diye el açışımız toprağa olan merhametimizdendir!
Taş atana ekmek atarız evet ama inandıklarımızı taşlayanın da depremiyiz.
Susarız evet ama inandıklarımıza böğürene de coşarız.
Susarız evet ama şerefe susamışlara çağlarız.
Biz, esirlere güçsüzlere merhametiyle muamele eden Resul'un elini de,
Ebu Cehil'i deviren Hazreti Hamza'nın yumruğunu da unutmayız.
Bağ bizimse asmadaki üzümü sakınmayız hiçbir kursaktan veren eliz.
Lakin hakikatin hakkını da leşlerden alan eliz!
Sizin rövanş dediğinize biz Allah'ın adaleti deriz.
Alçakgönüllüyüz lakin alçağın karşısında susmaya da gönüllü değiliz!
Şimdi deseler ki Taif'te Peygamberimizi taşlıyorlar ,
Şimdi deseler ki Uhut'ta Resulün dişi kırılmış,
O anda ne yapacaksan işte o kadar ümmetiz..
Bizi Hayber'den tanırlar bilirler. Umurunda mıdır asla. Vakarın bir savaşçı da olmadığını mı sanırsın, efendiliğin bir kölede olmadığına kim ikna etti seni. Sahibini görmüyorsun diye bir mazlumu kimsesiz mi gördün. Küreği kimin çektiğini seçemedin diye boğulmuş mu oldu bir kaşık suda.
Yahu ne zanneder insan kendisini. Her yere yetişmeyi biliyorsun da kendine gelmenin acizi mi oldun?
Şimdi aç o tavşan tüneli kulaklarını ve dinle! Oksitlenmiş kutup başını git kendi sefaletinin duvarlarına vur.
Benim inandıklarıma sıçrarsan sana çamur olurum.
Benim inandığıma var inanma ama sessizce. Lakin kükrersen sesine sarmaşık olurum.
Senin dünya görüşün benim bakışıma perde olamaz ama duvar örersen balyozun olurum.
Benim inandıklarıma diş bilersen seni dilimle köreltirim.
Ve benim inandıklarımla dalga geçerken püskürttüğün salya senin yağmurun olur. Öyle zemheride kuyruğu asfalta yapışık enik gibi kalırsın.