Balyoz davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, 2011 yılında tutuklandığında Deniz Kuvvetleri Plan Prensipler Başkanı’ydı. Geçen yıl haziran ayında beraat etti.
Hürriyet’e verdiği röportaj, “TSK’nın bugüne kadar Gülencilerle mücadeledeki aczini, ‘yeni Roma’ dediği Atlantik yapıdan korkuyla açıklıyor. İğnesi hükümete, çuvaldızı Genelkurmay’a” yorumuyla yayınlandı.
Özetle anladığım şu;
- 1990’lı yılların sonunda, yani 28 Şubat sürecinde TSK’daki ‘Avrasyacılık’ tutumundan ‘Atlantik yapı’nın rahatsızdı.
- 2002 sonunda iktidara gelen AK Parti’nin -ordunun da dahil olduğu katı laikçi anlayışa muhalif olmasına da dayanarak- TSK’yı yeniden Atlantik rotasına çekebileceğini düşünerek destek verdiler.
- Ancak, ABD’nin Türkiye üzerinden Saddam Irakı’na girmesini öngören 1 Mart tezkeresi TBMM’de reddedilince hayal kırıklığına uğradılar ve bundan TSK’yı sorumlu tuttular. (Buna ben de tanığım. M.K)
- 2003’te Süleymaniye’de Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesi bir intikam hareketiydi.
- 2007’den itibaren, bugün bir ‘terör’ yapılanması olduğu anlaşılan ‘Fetullahçı’ yapılanma eliyle Ergenekon, Balyoz ve Casusluk davaları/kumpasları geldi. (Burada FETÖ yapılanmasının 2007’de hükümete verilen e-muhtırayı da kaldıraç olarak kullandığı, kumpaslarına siyasi destek aldığı eklenebilir. M.K)
- Bu süreçlerde de öncelikle TSK’daki Avrasyacı ve olası Atlantik yapılanması muhalifi kadrolar temizlendi; kritik yerlere FETÖ yapılanması ile yetiştirilen subaylar getirildi.
- 2013’ten itibaren (Esasen 2012’den başlatılmalı; zira Arap Baharı, terörle mücadelede başlatılan ‘yerli çözüm’ projesi, Kuzey Irak yönetimiyle yakınlaşma, İslam coğrafyası ve Afrika açılımları bu dönemde hızlandı. M.K) AK Parti iktidarının kendi jeopolitik ajandasını yürütmeye başladı; Türkiye’nin çıkarlarına aykırı jeopolitik oyunların farkına vardı. Atlantik yapılanması da, artık devlet içinde daha güçlü olan FETÖ eliyle bu kez hükümeti hedef aldı.
Gürdeniz’in darbe girişiminin hedefi konusunda söylediklerini, bir süredir iktidar çevreleri de dile getiriyor: Türkiye’yi bir PKK/PYD Kürdistanı’ın ilanı, Güneydoğu’da özerklik, Kıbrıs’ta Türkiye’nin çıkarlarına aykırı bir çözüme ses çıkaramayacak hale getirmek...
Bu baskıya karşı takınılacak tutum da iktidar çevrelerinde dile getirilenlere benziyor. Tam örtüşmeyen noktaları olduğu için, kendi cümlelerimle yazayım:
“ABD’nin politikaları ve NATO’nun tutumu Türkiye’ye hiçbir katkıda bulunmadan Türkiye’den almaya yönelik. Bu, ‘ilelebet payidar kalacak’ bir devletin çıkarlarına aykırı ve sürdürülebilir değil.
Türkiye, hem Avrupa (Atlantik ittifakı/NATO), Asya ve Ortadoğu’nun kesişme noktasında, hem bir ‘Akdeniz ülkesi’ olarak Afrika’ya komşu, bu geniş coğrafyaya yüzyıllarca hakim olmuş bir imparatorluğun biras bıraktığı ilişkilerden dolayı yeni ve farklı bir konuma evrilmelidir:
Bağlı, bağımlı veya ‘üs’ değil ‘eşit ortaklık’...
Bu yeni konum, küresel politikalarda ‘görev’den ‘söz ve eylem hakkı’na geçişi de gerektirir.
Bu yeni konum, Atlantik İttifakı’na ‘karşı’ olmayı veya İttifak’tan ‘kopmayı’ gerektirmez.
Aksine İttifak ile Avrasya arasındaki ‘denge’yi sağlar.
Bu dengenin ‘güç’ üzerinden sağlanması da Türkiye’nin çıkarına değil. Zira Türkiye, blokların güçlerini yarıştırdığı bölgelerin sınır hattında bulunuyor.
Türkiye’nin sağlayacağı denge, bu yeni soğuk savaş ve vekaletler savaşının ateşini düşürecek çatışma değil barış merkezli bir denge olacak. Zira bloklar arası barışa, blokların tam ortasında yer alan Türkiye’nin, Batılı müttefiklerinden ve Doğulu ortaklarından daha çok ihtiyacı var ve olacak.
ABD, Avrupa, Rusya ve Çin’le ilişkilerin son 4-5 yıllık seyrine bakıldığında, FETÖ yapılanmasının hangi amaçlarla kullanıldığı da ortaya çıkıyor.
Ankara bu gelişmeleri değerlendiriyor.
İttifak ve ilişkilere yeni bir tanım getirme zamanı.
Obama’ya ‘enişte’ lazım
Bu arada, FETÖ yapılanmasının darbe girişiminin arkasında ABD’nin olduğuna dair söylemlere Washington’dan gelen tepkiler enteresan. ABD, NATO müttefiki ve en büyük silah, savunma araçları müşterisi olarak eğitim verdiği, içindeki FETÖ yapılanmasının başını ülkesinde barındırdığı, dünya medyasına da düştüğü gibi Türkiye’yi yasadışı olarak dinlediği, son darbe girişiminin karargahlarından biri olan İncirlik’te konuşlu olduğu, dünyanın en iyi istihbarat ağlarına sahip olduğu halde darbe girişiminden haber almamışsa!..
ABD Başkanı Barack Obama’nın da bir ‘enişte’ye ihtiyacı var demektir!..