Meral Akşener seçim hezimetinden sonra ikinci kez konuştu. İlki kurultay konuşmasıydı. Asabi başöğretmen edasıyla esip gürlemiş, herkesi sıradan geçirmişti.
İttifak ortaklarına olan hıncını kendisini yeniden genel başkan seçen parti delegelerinden çıkarmıştı adeta.
Başka da bir konuşması olmadı.
26 Ağustos'ta çok önemli bir konuşma yapacağı söylendi. Bu yönde bir beklenti oluşturuldu.
Masa ittifakının devam edip etmeyeceğine dair Akşener'in tavrı merak ediliyordu.
Bir kere bugüne kadar yaptığı en iyi konuşmaydı, en azından benim izlediklerimi arasında en iyisiydi. Akıllıca davranıp promterdan hiç ayrılmadı. İyi çalışılmış bir metin vardı önünde. Dahası kendisi de metni iyice hatmetmişti. Yani sahne almadan önce ayna karşısında metni epeyce okumuştu. Tonlamaları, vurguları yerli yerindeydi.
90 gündür konuşmuyor oluşunu, iktidara süre verdik gibi klişe bir cevapla açıkladı ama suskunluğunun asıl sebebinin masadaki ortaklarını izlemek olduğunu herkes biliyordu.
Nitekim iktidara yönelik her zamanki eleştirilerini yineledikten sonra sıra günün anlam ve önemine geldi.
Tarihin ve yerin sembolik anlamından bahsetmiyorum tabii ki. Sembolik bir tarih ve yer her zaman bulunur. Az bekler 30 Ağustos dersin. Biraz daha bekler 29 Ekim Cumhuriyet'in 100. Yılı dersin.
Konuşmanın ehemmiyeti masadaki ortaklarıyla ilgili ne karar vereceğiydi.
Ama bana kalırsa hepsinden evvel, Akşener'in konuşmasındaki Türklük vurgusu, Türkçe vurgusu, milliyetçilik tonundaki koyuluk zaten masadaki partnerlerine çıkartacağı faturanın habercisiydi.
Göçmenler üzerinden öyle zehir zemberek konuştu ki, Türkçeden başka tüm dilleri yasaklayacak intibaı verdi.
Milli kimliğe dair ortaya koyduğu bakış açısı neredeyse tek parti döneminin anlayışını yansıtıyordu. Kucaklayıcı milliyetçilik değil dışlayıcı milliyetçilik örneklerinde görülebilecek vurguları vardı konuşmasının. Ümit Özdağ'a özenmiş bir hali vardı.
Malazgirt'e de atıf yaparak 100 yıllık milli kimliğimizden bahsederken, o kimliğin içindeki farklı dilleri, kültürleri yadsıyan bir konuşma yaptı. Oysa Anadolu'nun kapılarını bizlere açan Malazgirt zaferini bu topraklarda Arapça, Türkçe, Kürtçe konuşanlar olarak hep birlikte kazandık.
Arapça düşmanlığı, Kürtçe düşmanlığı yapacak kadar dar bir milliyetçilik tahayyülüne sahipken HDP ile nasıl yan yana geldin diye sormuyoruz tabii. Zira HDP'yi Kürtçenin müdafii olarak görmüyoruz. HDP Kürtlerin kültürel ve demokratik haklarının savunucusu ve temsilcisi değil PKK'nın siyasi uzantısı olarak varlık gösteriyor.
Gelelim Akşener'in konuşmasındaki ittifaka dair ipuçlarına.
Kimileri masa bir daha kurulmaz diyor. "O iş bitti" lafları ediliyor. Benim izlediğim konuşmadan o sonuç çıkmıyor. Daha çok ittifak gitmiş yerine işbirliği modeli gelmiş gibi.
İlkesel birlikteliklerden bahsederken 2019'da İstanbul ve Ankara bizim önerimizdi diyor. İstanbul ve Ankara'yı aynı zamanda bir model olarak öneriyor.
Gelin hepimiz kendi adaylarımızla seçime girelim dedikten sonra Yavaş ve İmamoğlu'nun belediye başkanı seçilmesini kendi önerisinin başarılı bir sonucu olarak ortaya koyması zaten ittifak sitemine verişmiş yeni bir çek. Ne var ki bu sefer Kılıçdaroğlu'nun adaylığını destekleyen küçük ortakları istemiyor. Bu sert çıkışla da HDP faktörünü tümden görünmez kılacağını düşünüyor.
Ankara'da sorun yaşamadan İttifakın devamı sağlanabilir. Lakin İstanbul'da farklı bir denklem var.
Hatırlayacaksınız, İstanbul'u HDP'yle aldıklarını söyledikleri için CHP'ye, özelde de Kılıçdaroğlu'na çok sert çıkmış ve "madem öyle size başarılar" diyerek posta koymuştu.
CHP İstanbul'da İmamoğlu ile yola devam ettiği müddetçe Akşener zaten doğal ortak.
İmamoğlu CHP ve İyi Parti ittifakının kesişim kümesi gibi bir şey!
Lakin şöyle de bir acı gerçek var, İmamoğlu 4,5 yıl önce kimsenin tanımadığı ve kredi açtığı kişi değil. İstanbul'u kazanınca otomatikman Türkiye'ye Cumhurbaşkanı olacağını zannettiğinden asli vazifesini hakkıyla yapmadı.
Dolayısıyla istediği oyuncu sahaya sürülmedi diye kızan Akşener, bu sefer kaybedecek bir bahis oynuyor olabilir.
Yani öyle "kapımız şunlara kapalı" retoriği ile bu işlerin yürütülmediğini herkes biliyor.
Yani aslında Akşener elim güçlü mesajı veriyor.
İttifakın adı değişiyor ve Akşener yerel seçimler için elini yükseltiyor.