Cumhur İttifakı, iyi niyetli temennilere rağmen maalesef yıkıldı. Öylesine ki, onarılması çok zor ve korkarım, yerel seçim zemininde başka kırılmalar da olur.
Ben, 15 Temmuz’da doğan Yenikapı ruhunun, şu anda etekleri zil çalan miadı dolmuş zihniyet sahiplerine rağmen bizi devlet ve millet olarak daha da ileriye götüreceğine inananlardanım.
Cumhur İttifakı’ndan ülkemizin ve milletimizin yarınları için umutlananlar, hiç karamsar olmasınlar. Belki de hayırlı olan budur. Belki de nehir, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde yatağını bulmaya devam ediyor.
Bu sütunda geçen hafta “Danıştay kararı, FETÖ…” başlıklı yazımda söyleyeceğimi söyledim. (20 Ekim 2018, Cumartesi) Daha ötesini söylersem, eleştiriye tahammülsüzlük sebebiyle yanlış anlaşılacağımdan eminim.
Onun için ilkeler bazında hatırlatmalar yapmak istiyorum.
Bizim gibi düşünenler, 15 Temmuz’un en hayırlı neticelerinden birinin Yenikapı Ruhu, o ruhun getirdiği Cumhur İttifakı olduğuna samimi olarak inandılar. Bu ittifak, yerli/milli olma, kendi değerlerimize sahip çıkarak yükselme azmimizi kuvvetlendirdi.
Ancak siyaset zemini, insanî ilişkilerden çok farklı bir zemindir. Kestirmeden şunu söyleyeyim, siyasî partiler birer tasavvuf dergâhı değildir.
Tasavvufta nefsi terbiye etmek asıldır.
Siyaset zemini ise nefsin çok az gemlenebildiği, bazıları için “işte nefis, işte meydan” yeridir.
Tasavvuf; kibir, şehvet, kin, haset, yalan, hile, kendini beğenmişlik ve tahammülsüzlük gibi insanı alçaltan huylardan arınmayı öğütler.
Siyaset zemini ise istisnalar çok az olmakla birlikte insanları kalıbının adamı olmaktan çıkarır.
İnsanı değiştiren zeminlerin en güçlüsü siyaset zeminidir. Kimileri için kibir, makam koltuklarının döşemesi olur. Kendini beğenme, karizma olur. Haksızlığın belirtisi olan öfke ve hiddet, bağırıp çağırma, haklılığın ispatına malzeme yapılır. Kıskançlık ve haset esaretindeki adamlar, sırf kendileri öne çıksın diye en yakın arkadaşlarını, dostlarını karalar, önlerini keser, jurnaller, onları rezil rüsva eder, sonra da “ne yapalım siyaset böyle bir şey” diye anlatırlar…
Tasavvufta, “başkalarını rencide etmeme hassasiyeti, sizin de rencide olmanızı önler” esası vardır.
Siyasette ise dün yüz yüze, kol kola olduklarınızı hasmınızmış gibi pervasızca doğrama erdemsizliği, adeta yazılı olmayan kanun gibidir.
Siyaset, çok kişi için beklentilerin hapishanesidir. Hür olduğunu zannedenlerin açık hava hapishanesi…
Siyaset; ilkeler üzerinden, tam da milletin istediği istikamette güzel güzel yol alınırken olmadık yerde arabanın devrilmesidir…
Güzelliği bir sivilce, zenginliği bir kıvılcım, siyaseti de bir hesap bitiriverir.
Ne oldu, nasıl oldu da ittifak yıkıldı, sorusunun bir cevabı, siyasetin doğasında aranmalıdır.
Cumhur İttifakı, gönüller derin yara aldığı için bir daha olmayacak. Ancak milletimizin yakaladığı bu güzellik, başka formatlarda, daha geniş sahalarda, köy köy, mahalle mahalle, şehir şehir bütün ülke sathında -Allah’ın izniyle- tahkim edilecektir.
15 Temmuz FETÖ ihanetine, iç-dış bütün şer şebekelerine karşı Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, Arnavut, Roman, Sünni, Alevi kardeşliğimiz, en büyük gücümüzdür.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu güce yaslanıyor, milletimize yaslanıyor.