Türkiye ile Suriye arasındaki esen soğuk savaş rüzgarlarının harareti yükseliyor. Kimine göre şuursuzca bir hareket, kimine göre ise maksatlı bir mesaj anlamını taşıyan son olay, önümüze ciddi bir kriz koydu. Elbette ülkeler arasındaki her sorun, her kriz, her dalaş bir savaşa dönüşmez. Bin yıllık devlet geleneği olan bir ülkenin uçağını düşürmek, yeni yetme bir devletin veya başkasının himayesinde zulmünü sürdüren göstermelik bir yönetimin işi olamaz. Bu cahil cesareti veya şuursuzluk hali, büyük devlete yakışan bir şekilde ele alınacaktır. Büyük devlet tavrı, krizleri başarılı şekilde yönetmeyi gerektirir. Büyük devletler olaylara ani, duygusal, tepkisel yaklaşmazlar. Sonraki adımları da hesap ederler, ulusal menfaatlerini gözetmek için uzun vadeli ve soğukkanlı planlamalar yaparlar. Kızmak, bağırıp çağırmak, yanlışa yanlışla cevap vermek Türkiye gibi bir ülkeye yakışmaz.
AK Parti iktidarı olayın başından itibaren sorumlu ve sağduyulu şekilde başarılı bir kriz yönetimi gerçekleştirmektedir. Başbakan Erdoğan uçaktan inince ayak üstü bir değerlendirme yapmamış, ilgili kurumlarla yaptığı toplantının ardından genel bir açıklamada bulunulmuştur. Ertesi günü Dışişlerinde kurulan kriz masasında teknik analizler yapılmış, ardından çok boyutlu bir eylem planı hazırlanmıştır. Bunun ilk adımı olarak Dışişleri Bakanı diplomasi trafiği başlatmış, Başbakan Erdoğan ise Meclis’te grubu bulunan parti liderleriyle bir araya gelerek genel malumatı paylaşmıştır. Fotoğrafı tam çekmeden atılacak adımın yanlış sonuçlar doğuracağı bilindiğinden ilk aşama fotoğrafı doğru çekmek, durumu doğru analiz etmek olmuştur. İkinci adım ‘bilgilendirme’ ağırlıklıdır. Dost ve müttefik ülkeler, uluslararası kuruluşlar, iç ve dış kamuoyu, siyasi partiler bilgilendirilmeye başlanmıştır.
Bölgesel ve küresel sonuçları olabilecek bu tür olaylarda uluslararası toplumun desteğini çekebilmek için ülkeler bazında bir tutum oluşturmak şarttır. Türkiye, yaptığı bilgilendirmeyle ülkelerin siyasi tutum sahibi olmasını ve süreçte işbirliği içinde olmasını sağlamaya çalışmıştır. Bu meselenin sadece iki ülke arasında yaşanan bir mesele olmadığı, en azından etkileri açısından farklı komplikasyonları olabileceği herkes tarafından kabul edildiğine göre, uluslararası işbirliği ve dayanışma önem taşımaktadır. Türkiye’nin NATO ve BM nezdinde girişimlerde bulunması, Arap Ligi ve AB zemininde haklılığını anlatması meselenin Suriye tarafından Türk-Arap çekişmesi olarak yansıtılmasının önüne geçecektir.
Hükümetin Türkiye’nin itibarını ve caydırıcılık özelliğini koruması, bölgesel etkisine gölge düşürmemesi, kısa ve uzun vadeli çıkarlarına halel gelmeyecek şekilde davranması elbette kaçınılmazdır. Savaş çığırtkanlığının ve tahriklerin arttığı bu süreçte sağduyuyu kuşanmak, akıl ve ferasetle hareket etmek gerekir. Hükümetin ilk andan itibaren serinkanlılığını koruması takdire şayandır.
Bir çok ulusal meselede çağrıları reddeden veya bir araya gelemeyen muhalefet partilerinin bu konuda Başbakan’ın davetini kabul ederek görüşmeye gelmesi de takdir edilecek bir durumdur. Partilerin ilk aşamada sergiledikleri olgun tavrı, devam eden günlerde de sürdürmesi, meseleyi hükümeti hırpalayacak siyasi polemiklere çevirmemesi önem taşımaktadır. Nitekim CHP’nin ilk açıklamaları son derece yapıcı olmakla birlikte görüşme sonrasındaki duruşları yapıcı katkıda bulunmak yerine açık arayan bir fırsatçılık görüntüsüne dönüşmüştür. Suriye yönetiminin yanlışını mazur gösterme anlamına gelecek şekilde hükümete yüklenmek, sadece Esed rejiminin değirmenine su taşımak anlamına gelir.
1516’dan itibaren yüzlerce yıl Türk devletinin egemenliği altında kalan ve 66 yıl önce Fransız mandasından kurtulan Suriye’nin, komşusu Türkiye’ye karşı hasmane tutum içine girmesi büyük bir talihsizliktir. Esed yönetiminin zulümlerinden yüzü kızarmayan kimi destekçi ülkelerin Esed rejimini himaye etmesi, zaman zaman teşvik eden tavırlar içine girmesi, Suriye halkını düşünmemek, kendi hırsları veya çıkarları için Suriye halkını kurban etmek demektir.
Türkiye için şuanda birinci öncelik ‘insanını kurtarmak’, yani pilotlarını bulabilmektir. AK Parti iktidarı ne yaptığını da, ne yapacağını da gayet iyi bilmektedir. Önemli olan bu süreci itidalle ve elbirliğiyle geçirmektir.