Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalede bulunmasını yahut mutedil devrimci grupları silahlandırmasını istediğimizde bizi tefe koyanlar şimdi “Kobani’ye müdahale edilsin, PYD’ye silah verilsin” diyorlar.
Güzel.
Demek ki Türkiye’nin Suriye’de şu veya bu şekilde askeri varlık göstermesinin kabul edilir şey olmadığı yönündeki fikirlerini değiştirmiş bulunuyorlar.
Yarın öbür gün Türkiye ordusu Suriye’ye girdiğinde veya en azından Hür Ordu’ya ağır silahlar gönderdiğinde buna hiçbir ‘prensip’ namına itiraz edemezler.
Şunları söyleyebilirler tabii:
“AKP ile aramızda dağlar var. Biz sadece Kürtlerle ilgiliyiz. AKP ise bütün Suriyelilerin dertleriyle dertleniyor. Biz Rojava kantonlarındaki PYD ve dolayısıyla PKK diktatörlüğünü korumak istiyoruz. AKP ise her türlü diktatörlüğe -hem Esed hem IŞİD hem de PYD diktatörlüğüne- karşı çıkıyor, Suriye’yi bütün diktatörlüklerden kurtarmayı murat ediyor. Biz ırkçı, hizipçi ve totaliteriz. AKP ise insancıl, çoğulcu ve özgürlükçü...”
* * *
HDP’li Hatip Dicle, Fethullah Gülen’in Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki çözüm taraftarlarının itibarsızlaştırılmasına ilişkin talimat verdiği bir ses kaydı dinlediğini iddia ediyor.
Gerçekten varsa öyle bir ses kaydı, biz de dinlemek isteriz.
Yok ise “Güneydeki sevdiğim komşu” dediği İsrail’in dümen suyunda giderek, barışta ısrar eden PKK lideri Abdullah Öcalan’ı “yandaş” diye güya aşağılayan ve barış karşıtı PKK’lıların yakında Öcalan’a isyan ederek ortalığı yeniden kan gölüne çevireceğini müjdeleyen(!) zatın -neydi adı?- ses kaydıyla idare ederiz.
Şu son günlerde akan kanı gördükçe zevkten kudurmuştur herhal.
“Yandaş” Öcalan’ın sağduyu çağrısını duyunca da öfkeden kudurmuştur.
Allah ıslah etsin.
Etmezse bildiği gibi yapsın.
* * *
Ortalık yangın yeri, ama karşılaştıkları her meydan okumada elleri ayaklarına dolanan hükümetler yok artık; AK Parti hükümeti bütün tahrik, provokasyon ve sabotajlara rağmen, çizdiği çözüm rotasında kararlılıkla yürümeye devam ediyor.
“Silahlara veda” sürecinin nasıl işleyeceği de netleşmiş.
İt ürür, kervan yürür.