Filistin'de yaşanan soykırıma karşı İslam ülkelerinin tutumu yürekleri dağlıyor.
Her şey var, silah, mühimmat, ordu, ama irade yok! Koca İslam dünyası küçücük İsrail karşısında inanılmaz bir acziyet sergiliyor.
Gözümüzün önünde şehirler tahrip ediliyor, insanlar kadın çocuk demeden katlediliyor, ama İslam dünyası seyrediyor!
Orada öyle bir savaş var ki Müslümanların fert olarak yapacakları çok şey yok.
Dua? Tamam, ediliyor!
Nakdi ayni yardım? Tamam, o da yapılıyor!
Protesto boykot dersen o da yapılıyor!
Ama katliam devam ediyor!
Mücahitlerin safında fiilen yer almak dersen işte o mümkün değil!
Çünkü ortada Afganistan ve Bosna'da olduğu gibi cephe savaşları yok.
İsrail havadan vuruyor, direniş gösteren özel eğitimli mücahitler, yer altında fırsat kollayarak düşmana cevap veriyor.
Ayrıca HAMAS'ın mücahitler safında çarpışacak adama ihtiyacı da yok. İstediği sadece sivillere insani yardım ve sağlık hizmetleri!
Durum 1960 ve 70'li yıllardaki Filistin direnişi gibi değil. O zaman FKÖ'ye destek için bizzat gidip mücadeleye katkı veren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları da vardı!
O yıllarda solculuk ve komünizm revaçtaydı. 1964 yılında Mısır Devlet Başkanı Baasçı (solcu) Abdunnasır'ın desteğiyle kurulan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kampları, Türkiye solcularının da uğrak mahalliydi.
Türkiye'de yapmayı düşündükleri silahlı devrime militan yetiştirmek için FKÖ kamplarına giden eğitim alan ve hayatını kaybeden solculardan bahsedebiliriz.
Bahse de gerek yok, o kuşağın liderlerinden Oral Çalışlar bugünlerde piyasa çıkan 'İsyan Günleri 68' kitabında o dönemi ve eğitim alan hayatını kaybeden solcuları detaylarıyla anlatıyor.
Anlatmanın ötesinde öyle özeleştiriler yapıyor ki, Türkiye'deki sol hareketin bu kadar sert bir şekilde içerden eleştirilmiş olması ilk olsa gerek.
Oral Çalışlar 68 kuşağının önemli liderlerinden biri. Sol hareketi örgütleyen, eylemler koyan yargılanan, tutuklanan uzun süre hapislerde yatarak bedel ödeyen bir isim!
250 sayfalık kitap o dönemde, solun çürük bir ipe nasıl hülyalar dizdiğini örnekler vererek anlatıyor:
"Gençlerin o dönemdeki tercihlerinin genelde iddia ettikleri kadar ciddi teorik düşüncelere tasavvurlara dayanmadığı (zira çoğumuzun çok toy, çok naif hayalci olduğu) söylenebilir." (s. 65)
Hedeflerinin silahlı bir devrim yapmak olduğunu, bunun için de 'kırlardan şehirleri fethetmek' (s. 128) stratejisini uyguladıklarını anlatıyor.
Köylüleri eğitecekler silahlandıracaklar ve devim yapacaklar!
Öyle inanmışlar!
Çin'e Vietnam'a özenmişler, ama Oral beyin ifadesiyle, "ortaya çıkan tam bir hayal kırıklığıydı. İnanılmaz saf ve hayalci, dünyadan habersiz"diler. (s. 129)
Köylüleri silahlandırmak için Söke Dağlarına çıkan solcu liderlerden bahsediyor Oral Bey kitabında (Cevap hakkı doğmasın diye isimleri özellikle yazmıyorum)!
Tabii köylüler bunların niyetini öğrenince ihbar etmeye başlıyorlar ve dağdan iniyor devrimciler!
Kemalist aile çocuklarının komünizmin yeşerme alanı olduğunu yazan Çalışlar'a ne tepkiler verildi bilmiyorum, ama aynen şunları yazıyor:
"Kemalizmle Marksizm arasında aşılmaz duvarlar yoktu. Bir Kemalist kolayca Leninizmi ve Stalinizmi benimseyebiliyordu!" (s. 91)
Fazla uzatmayayım, birikim ve tecrübelerinin Oral Çalışlar Bey'i radikallikten sağduyulu bir bakışa yönlendirdiğini söyleyebiliriz. Akil adamlar listesinde yer alması boşuna değil!
İsyan Günleri 68'e sol kesimin ne tepki vereceğini doğrusu merak ediyorum.
Tekrar başa dönecek olursak, Gazze'ye gönüllü gidecek milyonlar var!
Ancak Gazze'nin onlara değil devletlerin acil müdahalesine ihtiyacı var!
Lakin Lütfü Özşahin'in dediği gibi, "İslam dünyasının daha İsrail ve ABD'nin büyükelçilerini bile kovacak cesareti yok, bu korkaklıkla onların ordularını nasıl kovabilir varın siz düşünün!"
Hasbünallah!