NATO Zirvesi'ndeki tutumumuzun, doğru değerlendirilmediği kanaatindeyim.
Avrupa'dan ABD'ye, Rusya'dan Çin'e kadar bütün emperyalist hedeflerin kesiştiği bir ülke olan Türkiye, kurulduğu günden beri "vesayet" ipoteği altındadır. Yerli uçak ve silah üretimimizin; ABD'nin "Siz uğraşmayın; biz veririz" tuzağına düşülerek; Cumhurbaşkanı İnönü tarafından durdurulması, bu vesayetin ürünüdür.
1964 yılındaki Johnson Mektubu şokunu bizzat yaşayan İnönü de, "Elden gelen ilaç olmaz; o da zamanında gelmez" atasözünü iliklere kadar hissetmişti ama artık bir kere ipin ucu, "ipsiz"e verilmişti!
İlerleyen yıllarda da emperyalist Batı, kendi ulusal çıkarlarının gerektirdiği her şeyi, "stratejik ortak" ambalajına sararak yaptırıyordu.
Aslında 1950'den itibaren, milletin oyları ile gelen iktidarlar; gerçekten milletin menfaatlerini gözetmeye çalışıyordu ama her seferinde o "ip" çekiliyordu!
Menderes'in düşürülmesinin ve ilgili iki bakanı ile birlikte idam edilmesinin asıl sebebi, Türkiye üzerindeki ABD ipoteğini; SSCB üzerinden gevşetmeye kalkmasıdır! Hakeza merhum Özal da, bu "vesayet" zincirini kırmak için uğraşmış ve bu yolda can vermiştir.
80 öncesindeki "sağ-sol" vebası; 40 yıldır uğraştığımız "terör" belası, hep bu "vesayet" düzenini koruma oyunlarıdır. Yani Türkiye, emperyalistlerin çizdiği yörüngeden çıkmaya yönelik her teşebbüsünde "darbe" yemiştir!
ERDOĞAN'I ENGELLEMEK İÇİN DE ÇOK UĞRAŞTILAR
Bu "içten dıştan" darbelerin her çeşidine Sayın Erdoğan da muhatap olmuştur. Aynı sömürü düzenini Erdoğan döneminde de sürdürmek isteyen emperyalistlere karşı verilen "İstiklâl Mücadelesi"nin finali, 15 Temmuz 2016'daki vesayeten Haçlı işgalidir.
Ayasofya'nın 2020'de açılmasının sebebi, Erdoğan'ın; bu işin ehemmiyetini geç anlaması değildir! Daha 1997'de İBB başkanlığı koltuğuna oturduğu günlerde ortaya koyduğu bu hedefe, iktidarının 18. yılında ancak ulaşabilmiştir.
Zirve ve müzakerelerde de, vesayet prangasından kurtulabildiğiniz ölçüde sonuç alabilirsiniz. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son NATO Zirvesi'nde sergilediği özgüven, nice engellerle dolu bu zor parkurda alınan mesafenin neticesidir. ABD Başkanı Biden ile görüşmesindeki "Bundan önceki dönem ısınma turları gibiydi ama artık yeni bir süreç başlıyor" ifadesi, verdiği bu mücadelenin ve ulaştığı zaferin tescilidir. Yani "Daha başkan seçilmeden 'Muhalefet ile işbirliği yaparak Erdoğan'ı devireceğim' dedin. Meşru muhalefet yetmedi; kurduğunuz 'Erdoğan Düşmanları Kampı'na FETÖ'den PKK'ya bütün lejyonerlerinizi ekledin ama ben yine güç tazelemiş olarak karşındayım" demiş ve önümüzdeki yıl (aday olabilirse) tekrar seçilmeye hazırlanan Biden'a başarılar dileyerek; "kapak" yapmıştı!
NATO bünyesinde "Terörle Mücadele Özel Koordinatörlüğü" kurulması, FETÖ ve YPG'nin terör örgütü olarak tanınması, İsveç'in ambargoyu kaldırması vb. ilerlemeler elbette çok önemlidir. Ancak bu zirvenin asıl kazanımı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Ayasofya'yı açarken kopardığı Haçlı zincirlerinin son kalıntılarını, Biden'ın önüne fırlatmasıdır.
Türkiye'nin, ABD vesayetine karşı aldığı mesafeyi, geçmiş yıllardan aktaracağımız bir kesitle, Biden'ın şahsı üzerinden yapacağımız bir mukayese ile daha iyi anlayabiliriz.
BAKIN BU BIDEN NERELERDEN GELİYOR!
ABD, 1970'li yıllarda da, Yunanistan'ın NATO'ya girmesi konusunda Türkiye engeli ile karşılaşmıştı. Bu, gümbür gümbür ilerleyen SSCB'nin önünü kesmek için şimdiki genişlemeden çok daha önemliydi.
10 Ocak 1980'de Ankara'ya gelen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Christopher, Yunanistan'ın NATO'ya dönüşü ve 1974 Barış Harekâtı sonrasında başlayan ambargoya karşılık olarak kapattığımız ABD üslerinin açılması için Başbakan Demirel ile görüşmüş ama eli boş dönmüştü. Fakat her gün artan SSCB tehdidi sebebiyle bu iki kararın alınması çok önemliydi, ABD bunu mutlaka çözmeliydi!
Christopher'ın çözememesi üzerine, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi'nin "iş bitirici" başkanı Joe Biden, birkaç senatörle birlikte 5 Nisan 1980'de Türkiye'ye gelmişti. Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen, Başbakan Demirel ve ana muhalefet lideri Bülent Ecevit'e aynı talepleri iletmişti ama yine bir ilerleme olmamıştı. (Burada, başka bir mukayese için önemli bir parantez açmak gerekir. Güneş Motel olayından dolayı Demirel ile katı bir husumet yaşadıkları halde, CHP'nin o zamanki lideri Ecevit yurtsever bir tavır sergilemiş; iktidarın durduğu yerde durmuştu!)
Konuya dönelim... Hedefine ulaşamayan Biden, Ankara'dan ayrılmadan önce Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ile de görüşmüştü!
İşte "Bizim çocuklar başardı" müjdesinin anlamı bu görüşmede gizliydi!
Nitekim 12 Eylül darbesinden sonra başbakanlığa getirilen Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülend Ulusu'nun 20 Ekim 1980 günü açıkladığı 1 numaralı kararla Yunanistan'ın NATO'ya dönebileceği ilân edilmiş, İncirlik dâhil; 21 üs, 18 Kasım 1980 tarihinde ABD'nin hizmetine verilmişti.
Demirel ve Ecevit ise Hamzakoy'daki eski Amerikan üssünde misafir edilmişti!
İşte bu Biden, o Biden beyler...
Nereden nereye değil mi?