- EKVADOR (QUITO) -
Dışa açılma serüvenimiz, 80’li yıllarda iş adamlarımızın çantalarına koydukları birkaç numune ile komşu ülkelere attıkları ürkek adımlarla başladı.
Derken, “Başardıklarımız, yeni başarılarımızın habercisidir” özgüveniyle farklı coğrafyalara açıldılar.
Nitekim, dünyanın birçok ülkesinde parmakla gösterilen işler yapıyoruz, prestij projelerine imza
atıyoruz.
Bu çabalar, son yıllarda devletin güçlü iradesi ve öncülüğünde bir kalkınma seferberliğine dönüştü.
Cumhurbaşkanları ve başbakanlar hemen her gezilerine iş dünyasının temsilcilerini de götürür oldular.
Bu da bir kurtuluş savaşıdır
Zaten asrın savaşları da artık ekonomik cephelerde yaşanıyor.
Bu gerçeği tam kavrayamasak da bize öğretiyorlar.
Emperyalist simsarların ayağına basmaya başladığınızda, ayağınızı kırarak haddinizi bildirmeye çalışırlar!
Nitekim biz de son dönemde bu ekonomik seferberlikle dikkatleri üzerimize çektik.
Özellikle uzun yıllardır adeta sırtımızı döndüğümüz Ortadoğu ve İslam coğrafyasına yönelmemiz, buraların geleneksel sömürgecilerini çok rahatsız etti.
Bendeniz, beş yıl önce “Suriye’nin, biraz da bizim önümüzü kesmek için karıştırıldığını” yazıp söylüyordum. Şimdi ise Suriye’nin, bizi sınırlarımıza hapsetmek için feda edildiği net olarak ortaya çıktı.
Mısır’da olup bitenleri de buna ilave edebilirsiniz.
Bu karmaşa döneminde Türkiye’nin; buralarda olup bitenler karşısında “insan” merkezli bir politika izlemesi gelecek nesillerimize çok değerli bir onur mirası oldu ama siyasi ve ekonomik tecrit ile karşı karşıya kaldı.
Yani ekonomik seferberliğimiz ciddi anlamda darbe aldı.
Dünyanın öbür ucuna çıkarma
Unutmayalım ki seferberlik, engelleri bertaraf ederek hedefe ilerlemektir.
Değişen şartlara göre strateji değişikliği gerektirir. Değişmeyecek olan tek şey nihai hedefe ulaşmaktır.
O halde, bizi sınırlarımız içine hapsetmek isteyenlere inat, bu engelleri aşarak Türkiye’yi kuşatanları, ekonomi silahıyla dışarıdan kuşatmalıyız.
Neredeyse bir haftadır 100’den fazla iş adamımız ve sektör temsilcileriyle Latin Amerika ülkelerini dolaşıyoruz.
Zaten iş adamlarımız buralara çoktan gelmişler.
Şili ile Serbest Ticaret Anlaşmamız var, Peru ve Ekvador ile de yolda.
Ekvador’da metro ihalesinden büyük tekstil fabrikalarına kadar en önemli yatırımlarda Türk firmalar rol alıyor.
TAV başarılı operasyonlarıyla dünyanın birçok ülkesinde havalimanlarına Türk damgası vurmuştu.
Yılport ise İspanya ve Portekiz’den sonra Peru’da 540 milyon Euro’luk bir limanın işletmesini çok yakında teslim alıyor. Ekvador’da ise 750 milyon dolarlık bir liman anlaşması imzalandı.
Düzenlenen iş forumlarına, programda olmadığı halde hem Şili hem de Peru devlet başkanları da katılarak, ilişkilerinin gelişmesi konusundaki iradelerini ortaya koydular.
İTO Başkanı Sayın İbrahim Çağlar başta olmak üzere değerlendirmelerini aldığımız birlik başkanları da bu gezinin Latin Amerika’da çoktan başlayan faaliyetlerine yeni bir güç ve ivme kazandıracağını ifade ettiler.
Öte yandan bu ülkelerin yönetimlerindeki irade Türk dizileri sayesinde halklarda da ciddi oranda karşılık bulmuş durumda.
Peru’da gittiğimiz hemen her restoranda ‘tanıdık’ porselen tabaklarından yemek yedik. Duyduğuma göre Peru’da başkanlık sarayında da aynı takımlar kullanılıyormuş.
Ayrıca istikbali uzaklarda aramak isteyen iş adamlarımızın buralara yapacakları keşif uçuşlarında masraflarının yüzde 50’sini Ekonomi Bakanlığı, yüzde 25’ini de TİM çatısı altındaki ihracatçı birlikleri karşılıyor.
Bütün bu destek ve teşvikler bir tarafa iş adamlarımız buralarda gösterecekleri gayretlerle millî bir görev de ifa etmiş oluyorlar.
Allah yardımcınız olsun...