Farkında mısınız?
Son dönemde CHP Genel Başkanı Özgür Özel'den erken seçim çağrısına yönelik mesajlar daha sık gelmeye başladı.
Peki bu çağrının altında gerçekten "Erdoğan'ı yenebiliriz" inancı mı var?
Yoksa "zaman aleyhimize işliyor. Eğer ekonomik göstergeler düzelirse millet yine Cumhur İttifakı'na teveccüh gösterir" endişesi mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ulusa sesleniş konuşmasında aslında bu duruma işaret etti. Erdoğan, "Vatandaşlarımdan daha kendi meselelerini bile çözemeyen kifayetsizlere kulak asmamalarını özellikle rica ediyorum. Ben milletimin irfanına her zaman güvendim, güveniyorum. Sorun varsa aşacak olan biziz. Dert varsa derman bulacak olan biziz. Zorlukların üstesinden gelecek olan yine biziz. Yeter ki biraz sabırlı olalım" mesajı verdi.
Şimdi ekonomiye dair bazı verileri sizinle paylaşım.
Türkiye üç ayrı kredi derecelendirme kuruluşunun aynı anda notunu artırdığı tek ülke oldu.
İşsizlik rakamı yüzde 8,8'e geriledi.
Dış ticaret açığımız 2024 yılı ilk 8 ayında yüzde 33,6 oranında azaldı.
Turizm ve ihracat gelirlerinde 2024 yılı hedefleri tutturulacak gibi görünüyor.
Makro ekonomik göstergeler toparlanma eğiliminde.
Enflasyon düşüş eğilimini sürdürüyor.
Orta Vadeli Programdaki hedefler küçük revizyonlarla tutturulacak gibi görünüyor.
Enflasyonun düşmesi, refah payının artması, kişi başına düşen gelirin yükselmesi muhalefetin kabusu olacak gibi görünüyor.
İnsan sormadan edemiyor. Muhalefetin Erdoğan'ın milletin verdiği yetkiyi, emaneti 2028'e kadar kullanmasından kaygılanmasının asıl sebebi bu mu diye?
Peki ama bu nasıl bir muhalefet anlayışı?
Ülkesinin kaos, krize sürüklenmesiyle koltuk sahibi olmak üzerine hayal kurulabilir mi?
Neyse biz konuyu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AK Parti teşkilatına yaptığı son konuşmadaki satırlarla tamamlayalım. Ne demişti Erdoğan?
"Karamsarlık pompalamak isteyen fitne tüccarlarına kendisini dev aynasında görenlerin fikirlerine kıymet vermeyin. Ucuz polemiklerin peşine takılmayın. Muhalefetin, özellikle bölücü örgütün siyasi uzantılarının kutuplaştırıcı, provokatif diline prim vermeyin.
Bunların tamamı bizi oyalamak için kurulmuş tuzaklardır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, teşkilata yapılacakları da anlattı.
"Biz kendimiz olduğumuz sürece kimse bizim yükselişimiz engelleyemez. Bizi bugünlere getiren başkalarının yanlışları hataları değil, kendi doğrularımızdır. Biz doğru olursak zaten eğri hak ettiği yerde olacaktır." Özetlemek gerekirse Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti ile millet arasındaki o görünmez yolu güçlendirmeliyiz mesajı veriyor. AK Parti'yi AK Parti yapan değer ve anlayışı unutmayın yeter görüşünü paylaşıyor. Milletin hassas terazisinde tartılacaklarını söylüyor.
"TEK FORVET"
CHP'nin Tüzük Kurultayı ile ilgili konuşulmayan, yazılmayan pek bir şey kalmadı sanıyorum. Ama yine de belki gözden kaçmıştır diye aklıma gelen birkaç ayrıntıyı yazmak istiyorum. Öncelikle biraz şeytanın avukatlığını yapalım. Acaba İmamoğlu ekibi Mansur Yavaş'a konuşma yapacağını bir saat önceden söyleyerek kürsüde düşük performanslı görünmesini istemiş olabilir mi? Zira Mansur Yavaş da "kürsüden keşke önceden haberimiz olsaydı da biz de güzel bir konuşma hazırlasaydık." Diye sitem etti. Yani vasat bir konuşma yaptığını kendisi de kabul etti. Şimdi "öküz altında buzağı aram İbrahim" diyenler olabilir. Tamam da Saraçhane gazetecilerinin hemen kurultay sonrası "Ankara Bürokrasisi İmamoğlu'nu bekliyor" yayınlarına başlayınca, CHP'li Gazeteci Şaban Sevinç "artık tek forvet var o da İmamoğlu" diye yazınca ben de öküz altında buzağı aramaya başlıyorum. Zira Cumhurbaşkanlığı yarışında Saraçhane medyası epey atak oynayacak gibi görünüyor.
Hatırlar mısınız bilmem, Muharrem İnce ve Meral Akşener'in linç edildiği dönemlerde bu isimler epey mahir görünmüştü. Hatta güçleri yetse Kılıçdaroğlu'nu da yiyeceklerdi ama olmadı... Bu yüzden İmamoğlu ekibi şimdiden önlem alıp "ben eşeği sağlam kazığa bağlayayım, yerse kurtlar yesin" anlayışı ile hamleler yapıyor olabilir mi diye sormadan edemedim.
Taktir sizin elbette.
"HAMAM MI İŞLETİYORUZ?"
Hepi topu 11 metreküp su kullanılmış.
Karı koca iki kişinin çalıştığı atölyede bir tuvalet ve bardak, tabak yıkamak için kullanılan bir lavabo var sadece.
11 metreküp su için gelen Su faturası 967 lira.
25 Metreküp suyun insani kullanım hakkı olduğunu yazayım siz hesap edin.
Şimdi bu faturayı CHP'li bir arkadaşa gösterdim.
"Biraz fazla değil mi?" diye sordum.
Bana "İstanbul'da kuraklık var. İmamoğlu su tüketimini azaltmak için mecburen bu zamları yapıyor" diye cevap verdi.
Tam emin misin İSKİ verilerine göre barajlardaki su seviyesi yüzde 50'ye yakın önümüzdeki dönemde sonbahar kış yağışları var" diyecektim vazgeçtim.
Zira ikna etmem mümkün değil gibi geldi o an...
Pes ettim...
Ama yine de buraya not düşelim en azından.
AK Partili Zeynel Abidin Okul, İBB Meclisi'nde İmamoğlu'na sordu.
"2019 yılında "temiz ve ucuz su" vaadi veren ve suya %40 indirim yapacağını söyleyen CHP'li İBB Başkanı; 5 yıl içerisinde suya %800 oranında zam yaptı. Daha ne kadar zam yapmayı düşünüyorsunuz?"
Eskiden su faturasını yüksek bulan vatandaş "Hamam mı işletiyoruz?" diye sitem ederdi. Sanırım İstanbul'da durum ağır ağır bu hale geliyor...
İşin ilginç yanı İmamoğlu bu eleştirileri hiç üstüne alınmıyor. Zira kurultayda konuşan İmamoğlu, "Belediyelerimizin başarısı iktidar yolunda bizler için çok büyük bir kaldıraç. Allah korusun başarısızlığı ise ülkemizin geleceğine dolanacak taş olacak. Onun için sorumluluğumuz çok büyük" diye konuştu. Ve buna rağmen de hala "Kent lokantası açtık" mesajlarıyla durumu idare etmeye çalışıyor.
İşin ilginç yanı Türkiye'ye örnek gösterdikleri İzmir'de can çekişiyor.
Körfez'deki ağır koku, telef olan balık sürüleri, artan kirlilik hangi partiden olursa olsun herkesi üzüyor. İşin ilginç yanı her çevre eyleminde ortalığı ayağa kaldıranlar, kuşa, ağaca canı yanmış gibi yapanlar mesele denizler, balıklar, deniz canlıları olunca üç maymunu oynuyor... Ne diyelim: Hayırlısı olsun...