Hakan Fidan’a yönelik kampanyanın başlama vuruşunu yapan yazıyı hatırlıyor musunuz? Wall Street Journal’daki makalede MİT Müsteşarı “ülkesinin bölgesel güvenlik stratejisinin mimarı” olarak gösteriliyor; hatta “Başbakandan sonraki en önemli adam olduğu” ileri sürülüyordu.
Aslında bu tariflere uyan bir “istihbarat şefi” tanıyoruz ama adı Hakan değil Bender! Suudi Arabistan istihbaratının başındaki PrensBender bin Sultan gerçekten de “ülkesinin bölgesel güvenlik politikasının baş mimarı” sayılabilecek kadar etkili bir yönetici. Mesela Mısır’da İhvan’a karşı yapılan Sisi darbesinin de, Katar’daki saray darbesinin de arkasında onun olduğu söyleniyor. Bugünlerde adı son dönemdeki ABD politikalarına karşı Suudi yönetiminin tepkisini hem eylemleriyle hem de söylemleriyle ortaya koyan kişi olarak duyuluyor.
İran ve Suriye konularında kendilerini memnun etmeyen adımlar atan Obama yönetimine açıkça meydan okuyan Bender bu haliyle alışıldık bir Suudi prensi görüntüsü oluşturmuyor. Ama Bender Amerikan karşıtı olabilecek son Suudi prensi belki de. İlaveten Amerikalıların az tanıdıkları biri de değil. Tam 22 yıl boyunca Washington’da ülkesini temsil etmiş eski bir “diplomat”tan söz ediyoruz çünkü. Bu uzun süreli Büyükelçilik görevi sırasında Amerika’daki birçok etkili çevreyle özel ve yakın ilişkiler kurmuş olması da şaşırtıcı değil. Özellikle Bush ailesiyle yakınlığı o kadar dikkat çekicidir ki muarızları kendisine Bender Bush adını takmışlardır. Nitekim Başkan Bush’un 2003’de Irak’ı işgal kararını Dışişleri Bakanı Colin Powell’dan önce Bender’e açıkladığı söylenir.
Aynı Prens Bender şimdi Amerikan yönetimine tehditler savuruyor. Elbette yaptığı iş kendi şahsi görüşünden ziyade Suudi Arabistan’ı yöneten büyük mekanizmanın hassasiyetlerini dile getirmek ama bunun şahsi bir boyutu hiç yok değil. Çünkü Suudilerin istihbarat şefi bu ülkenin son dönemdeki bölgesel politikalarının özellikle Suriye’de yürüttüğü girişimlerin -WSJ’ın yanlış yere Fidan için kullandığı tabirle- “başlıca mimarlarından biri”.
Peki “ülkesinin bölgesel politikalarının baş mimarı” statüsünü nasıl kazandı bu adam derseniz, büyük bölümü yurtdışında olmak üzere çok önemli postlarda kazandığı siyasi tecrübenin yanı sıra doğuştan kazandığı Suudi hanedanı içindeki ayrıcalıklı pozisyonu da dikkate alınmalı.
Bender Suudi Arabistan’daki en güçlü iki grubun birden üyesi. Öncelikle Sudayrî klanına mensup. Devletin kurucusu Kral Abdülaziz’in Vehhabiliğin merkezi olan Necid’in en güçlü ailelerinden birinin kızıyla yaptığı evlilikten dünyaya gelen yedi prens Suudi yönetiminde çok etkili bir klan oluşturmuşlar. Bender bu yedi kardeşten Sultan’ın oğlu.
Diğer yandan Kral Faysal’ın damadı olması da önemli. Çünkü Suudi devletinin yönetiminde en fazla ağırlığı olan diğer grup Faysal ailesi. Mesela Faysal’ın oğullarından Türkî en muhataralı bir dönemde Suudi istihbaratının başında tam 22 yıl oturdu. (Usame bin Ladin’i sahneye çıkaran, el Kaide ve Taliban’ın arkasında yer alan kişi olarak bilinir. 11 Eylül’den üç hafta önce görevinden istifa etmesi de spekülasyon konusudur.) Sonra Londra’da büyükelçi olarak ülkesini temsil etti; ardından kızkardeşinin eşi Bender’in 22 yıl oturduğu Washington’daki postu devraldı ama eniştesinin o koltuğu aslında tam olarak boşaltmamış olduğunu görünce oradan da istifa etti!
Suudi İstihbarat Teşkilatı’nın ilk başkanı ve Türkî’den önce o postta ölümüne kadar 12 yıl boyunca oturan kişi de yabancı değildi; Türkî’nin dayısı Kemal Adham’dı. Yani Kral’ın eşi İffet Hanım’ın kardeşi. (İffet ve Kemal kardeşlerin Türk kökenli olduklarını; dolayısıyla Faysal’ın çocuklarının da mükemmel derecede Türkçe bildiklerini ekleyelim.)
Kral Faysal’ın diğer oğlu Suud ise tam 35 senedir ülkesinin Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturuyor. Böyle bir rekorun kırılma şansı yoktur herhalde! Türkî ile Suud’un diğer kardeşleri Prens Muhammed ise iş dünyasında ve bilhassa uluslararası finans sektöründe etkin bir işadamı olarak aileyi temsil ediyor.
Demek ki Faysal klanı da Sudayrî klanı da güçlü gruplar. Öyle ki kral kim olursa olsun savunma, istihbarat, dışişleri ve içişleri gibi kilit pozisyonlar başta olmak üzere Washington büyükelçiliği ve Riyad valiliği benzeri stratejik koltuklar daima bu iki grubun elinde bulunuyor. Bender işte bunlardan birinin oğlu, birinin damadı.
Söylemeyi unuttum: Dışişleri Bakanı Suud’un son zamanlarda sağlık sorunları yüzünden görevini layıkıyla yürütemediği, 90 yaşındaki kralın da pek krallık yapamadığı ve ülkenin dış politikasının “güçlü istihbarat şefi”ninelinde olduğu söyleniyor.
Dolayısıyla böyle bir adamın “ülkesinin bölgesel politikalarının baş mimarı” olmasında şaşılacak bir şey olmaz.