Hem de çoktan. Ne savaşı mı? İstihbarat savaşı. İran ve İsrail arasında ha başladı ha başlayacak diye sürekli akışın güncellendiği sosyal medya meğer bu istihbarat savaşından bihabermiş.
Öyle bir savaş ki ta Kasım Süleymani suikastından İran'ın nükleer programının mimarı olarak görülen nükleer fizikçisine ve en son Tahran'da İsmail Haniye'nin suikastına kadar süreçte sessiz ve derinden ilerlemiş bu istihbarat savaşı.
Hatırlayalım, daha üç gün önce bomba görüntülerle dünyaya duyurulan Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT)'in tabiriyle "son zamanların en karmaşık operasyonu" olan nam-ı diğer Soğuk Savaş'tan bu yana gerçekleştirilen en büyük 'esir takası' operasyonu Ankara'da Türkiye'nin aracılığıyla gerçekleşmişti. Yani güçler arasında beklenen o '3. Dünya Savaşı', 'Armagedon' ya da adına ne derseniz o savaş istihbarat alanında kıran kırana sürüyormuş; hem de geleneksel ve modern yöntemlerin birlikte kullanılmasıyla günümüz popüler tabiriyle 'hibrit' şekilde.
Son haber ise İran'dan. Fransız pasaportlu ismin 'Hamanry'in en yakınına kadar girmiş, birçok İranlı bakanla yakın ilişki kurmuş' Yemenli biriyle evlenip İran'a yerleşmiş bir kadın hakkında. Gazeteci kimliğiyle devlet medyasında düzenli olarak yer aldığı ve yazılarının İran'ın en önemli medya organlarında servis edildiği iddia ediliyor.
İran'dan ayrılınca Times of Israel için yazdığı makalede oldukça sert ifadelerle yaptıklarıyla gerçek kimliğini açıklaması ilginç: "Tüm Yahudilerin ölümü ve İsrail'in yok edilmesi çağrısına rağmen Canavarın karnına doğru yürüdüm"
Hamaney'in web sitesinde yazdığı yazıların Times of İsrael yazısının ardından apar topar silindiği iddia edilirken bu olayların bundan 3 yıl önce gerçekleştiğinin de altı çiziliyor. Yani dediğimiz gibi Kasım Süleymani suikasti ve sonrası sürecin nasıl olup da gerçekleştiği bu bilgiler ışığında daha anlaşılır oluyor.
Yani savaş başlamış; hem de çoktan.