Gazze'de soykırım tüm hızıyla devam ediyor. Dünyayı Lübnan saldırılarıyla meşgul eden terör devleti Gazze'de sivillere yönelik soykırıma aralıksız devam ediyor.
Kayıplarla birlikte şehit sayısı 52 bini geçmiş durumda.
Yaralılar, tahribat, gıda ve ilaç kıtlığı iki milyonu aşkın insanı tehdit ediyor.
Dünyanın gözü önünde açlığa, susuzluğa. sağlık hizmetlerinden mahrumiyete mahkum edilmiş durumdalar.
Lübnan'da da durum çok farklı değil.
Terör devleti kafasına estiği gibi sağı solu bombalıyor ve kimsenin sesi çıkmıyor.
Sesi çıkanlar da konuştuğuna pişman ediliyor.
Nutuk atmaya gelince mangalda kül bırakmayan bölge ülkeleri yönetimleri soykırımı sadece seyrediyor.
Sesi çıkan yine Türkiye.
Evet, Türkiye en yüksek sesle kınıyor; diplomatik olarak yapılması gerekeni yapıyor; uluslararası hukuka şikâyete ortak oluyor ama soykırım devam ediyor!
Devam ediyor, çünkü katil sürüsü başta ABD olmak üzere arkasını batıya dayadığı için pervasızca hareket ediyor.
Batının da artık uluslararası hukuk umurunda gözükmüyor.
Uluslararası sistem iflas etmiş durumda, artık işlemiyor.
Katiller Gazze'de ve Lübnan'da BM barış gücüne bile saldırıyor!
Katil sürüsü BM genel sekreterini bile istenmeyen adam ilan ediyor!
Yani artık ne BM'nin ne BMGK'nin ne barış güçlerinin ne İİT'nin ne Arap Birliği'nin etkisi ve yaptırımı var!
Hepsi yok hükmünde!
Katil sürüsünü durdurmanın tek yolu var o da, Filistin'e sınırı olan devletlerin harekete geçmesi, diğer ülkelerin de o devletlere destek vermesidir.
Terör devletinin askeri maharetinin sadece havadan bomba ve füze yağdırmak karadan top tank atışıyla saldırmaktan ibaret olduğu netleşti!
Karada direnişçilerin karşısına çıkma cesaretleri yok !
Çıkanlar da ölüleriyle ve yaralılarıyla geri dönmek zorunda kalıyorlar.
İsrail ordusunun demir kubbesinin de artık bir işe yaralamadığı ortaya çıktı.
İsrail Gazze'de HAMAS'ı bitirmeyi ve esirleri kurtarmayı hedeflemişti.
Batı dünyasının onca desteğine rağmen bir senedir HAMAS'ı bitirme hedefine ulaştı mı? Ulaşamadı!
Başarılı olamadı!
Peki, esirleri kurtarmayı başardı mı? Onu da başaramadı!
Peki, dünyada itibarı mı yükseldi? Tam tersine İsrail devleti tüm dünyada kınanır hale geldi, nefret edenlerin sayısı arttı ve ilk defa ceza mahkemesine düşmüş oldu!
Ayrıca unutturulmak istenen Filistin meselesi tüm dünyanın gündemine oturdu ve Filistin devleti çağrıları eskisinden daha güçlü bir şekilde seslendirilmeye başlandı.
İsrail içindeki panik havası ise cabası. İsrailliler en az Filistinliler kadar hayatlarından endişe eder oldular. Sınırlardan iç kesimlere göçtüler kimileri ülkeyi terk etti.
Terör devleti Nasrallah'ı katledince Hizbullah'ı bitirmiş mi oldu?
Hayır, aksine Hizbullah İsrail içlerine kadar füze göndermeye ve İsrail halkına korku salmaya devam ediyor!
Ayrıca İsrail ordusu karadan Lübnan'a giremiyor, her teşebbüsü geri tepiyor! Ölüleriyle ve yaralılarıyla geri çekiliyor!
İsrail demir kubbesi İsrail'i korudu mu?
Tam tersine gönderilen hipersonik füzeleri durduramadı ve askeri tesisleri isabet aldı.
Yani İsrail'in demir kubbesinin de artık aşılabilir olduğu ortaya çıktı.
Bakmayın medyadaki algısına terör devleti büyük bir krizin içinde.
İsrail'in güvendiği tek güç ABD ve AB ülkelerinin Doğu Akdeniz'deki savaş gemileri ve Ortadoğu'daki askeri üsleridir!
İşte dananın kuyruğunun kopacağı yer de burasıdır!
Yukarda, 'Katil sürüsünü durdurmanın tek yolu var o da, Filistin'e sınırı olan devletlerin harekete geçmesi, diğer ülkelerin de o devletlere destek vermesidir!' dedim ya açayım:
Yapılması gereken Mısır ve Ürdün'ün terör devletine müdahale kararı alması, bölge ülkeleri de topraklarındaki üsleri kapatıp Doğu Akdeniz'deki savaş uçaklarının sahiplerine kararlılığın bildirilmesidir.
İsrail durdurulmalıdır. Durdurulmazsa adamlar sırasıyla hangi ülkelerin topraklarına göz diktiklerini açıkça söylüyorlar.
Tehlikenin farkında olan Türkiye'nin yumuşak karnı da meseleye İsrail/batı gözlüğünden bakan kimi muhalefet çevreleridir!
Gazze'de bir avuç mücahit emperyalizme karşı direnilebileceğini çağımız insanına ispat etti!
Bir de devletlerin devreye girdiğini düşünün!
1974 yılında ABD ve Avrupa Kıbrıs Barış Harekatı'nın yapılmasına onay mı vermişti?!
Tam tersine şiddetle karşı çıktılar ama Türkiye'yi durduramadılar!
Bakmayın Ecevit ve CHP'nin sahiplenmesine, o harekâtın itici gücü hükümet ortağı olan merhum Erbakan hoca ve MSP'li kabine üyelerinin iman ve cesaretidir!
İşte şimdi de o iman ve cesarete ihtiyaç var!