Ahmed Muaz El-Hatib El-Hasanî, sıra dışı bir imam- hatipti.
Rejim tarafından eline tutuşturulan vaaz ve hutbe metinlerini buruşturup çöpe atıyor, dosdoğru konuşuyor, rejimi eleştiriyor ve diktatör Esed’i övmeye yanaşmıyordu.
Bu yüzden rejimle başı sürekli olarak derde giriyor ve Şam’ın bir ucundaki mahalleden öbür ucundaki mahalleye sürülüp duruyordu.
İyi ki de sürülüyordu.
Bu sayede, Sırat-ı Müstakim üzre olan tavrını cami cami, cemaat cemaat yayabiliyordu.
1994’te rejim ‘Artık yeter!’ deyip Muaz El-Hatib’i vaaz vermekten men etti.
2003 yılında, kendisi gibi imam-hatip olan kardeşinin de -göstermelik meclis seçimlerini eleştirdiği için- aynı şekilde susturulması üzerine, El-Huda camiinde, göğsüne ve sırtına yapıştırdığı “Kardeşimin konuşması niçin yasaklandı?” yazılı kağıtlarla, tek kişilik bir protesto gösterisi düzenledi.
Çok ileri gitti.
Ama bu daha bir şey değildi.
Der’a olaylarının başlamasından 20 gün sonra, devrim hareketi henüz beşikte sallanırken, Şam’ın Duma ilçesinde rejimin katlettiği muhalif göstericiler için düzenlenen cenaze merasimine katıldı ve orada yaptığı konuşmada diktatörlüğe meydan okudu: “Bu ülkede yaşayan her insanın hürriyeti uğrunda sesimizi yükseltiyoruz; her Sünni’nin, her Alevi’nin, her İsmaili’nin, her Hıristiyan’ın, her Arap’ın ve her Kürt’ün...”
Bunlar formalite icabı, siyaset icabı söylenmiş sözler değildi.
Muaz El-Hatib, öteden beri, hem vaazlarında hem de yazdığı sayısız kitap ve makalede farklı ırklara, mezheplere ve dinlere mensup toplulukların barış içinde yan yana yaşamasının güzelliklerini anlatıyor, azınlık haklarının üzerinde bilhassa duruyordu.
“Ilımlı” bir Müslüman mı?
Mutedil desek herhalde daha iyi olur.
Genel olarak mutedil ve fakat yeri geldiğinde kavgaya hazır.
Suriye’deki diktatörlüğe karşı mücadele ederken Siyonist işgal rejimine karşı sesini yükseltmeyi ve milleti Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu için seferber olmaya çağırmayı da hiç ihmal etmedi.
Pasifist değil.
Geniş halk kitlelerinin ve muhaceretteki muhalefet temsilcilerinin yanı sıra cephede savaşan devrimcilerin / mücahitlerin de saygı duyduğu bir adam.
Adam gibi adam.
Şam’da, Humus’ta, Halep’te kendi talebelerinin de fiilen savaştığını mutlulukla ifade ediyor.
Ama ille de savaş olsun demedi hiç.
Hatta, Esed’in bir yakını kendisine ‘Gemi batıyor, hepimiz mahvolacağız, şu silahlı gruplarla konuş da barışçı bir çözüm bulalım’ dediğinde bu görevi hemen kabul etti ve gerekli temaslara başladı; gelin görün ki, bu çabanın orta yerinde kelepçelenip kodese tıkıldı, 11 gün hapsedildi.
Zaten Duma’da o konuşmayı yaptığı günden beri sık sık gözaltına alınıyordu.
Geçen senenin Nisan ayında Kahire’ye hicret etti.
***
...Ve geçen hafta sonunda Doha’da kuruluşu ilan edilen Suriye Devrimcileri Ve Muhalefet Güçleri Milli Koalisyonu’nun başına getirildi.
İsabet oldu.
Hem de tam isabet.
Muaz El-Hatib, temsil kabiliyeti fevkalade yüksek ve her türlü şaibeden uzak bir lider.
Hulefa-yı Raşidîn çizgisinde bir lider.
Koalisyon başkanlığına seçilmesi üzerine yaptığı konuşmada şöyle dedi:
“Doğru yolda olduğum müddetçe bana yardım edin, yanlış yola saptığımda ise beni azledin.”
Maha isminde Humuslu bir devrimcinin El-Cezire’ye dediği gibi:
“Muaz El-Hatib’in Suriye Ulusal Koalisyonu’nun başına getirilmesi, Suriyelilere iyimserlik aşısı gibi geldi. Nihayet bizi ve devrimin ruhunu hakkıyla temsil eden bir lidere kavuştuk.”
Elhamdulillahi Rabbi’l Alemîn.
Hayırlı olsun, mübarek olsun.
NOT: Muaz El-Hatib’in seçilmesine büyük emeği geçen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu hürmetle selamlıyorum.