“Kusur”;
Nedir diye soruyorsun TDK’na,
1- Eksiklik, noksan, nakısa, 2- Özür, 3- Bilerek veya bilmeyerek bir işi gereği gibi yapmama diye cevap veriyor.
Peki şu dilimize yapışan deyim, “Kusura bakma”?
O da “Hoş gör” manasında kullanılıyor.
***
İnsanoğlunun modern çağlarının en büyük hastalıklarından, habis alışkanlıklarından biri de bu oldu. “Kusur Meraklılığı”.
Bir başkasının kusurundan mutlu olan milyonlarca gizli hasta var dünyada.
Kendi mutsuzluklarımıza çare aramak yerine, “Olsun, bak o da mutsuz, tek değilmişim” konforuna saklanmayı yeğliyoruz.
Babasının kötü notuna kızdığı çocuğun “Ama baba, bütün sınıf kötü not aldı” demesinin bir 10 yıl, 20 yıl sürüklenmiş hali.
Belki de o zamanlardan kalmış bir alışkanlık.
Bir araştırmada esnafa yöneltilen bir soru şöyle diyor. “Tercih yapmanız gerekse tek başına mal varlığının yarısını mı kaybetmeyi kabul ederdin, yoksa tüm esnaf komşularınla birlikte tamamını mı?”
“Eğer diğer esnaflar da kaybedecekse, ben tamamını kaybetmeye razıyım” sonucu çıkıyor. Çok acı değil mi?
Çevrenize bakın, sürekli birilerinin bindiği arabaları, aldığı evleri, gizli ya da açık kusurlarını konuşanlar var değil mi? Düşünün, düşünün, tek tek isimlerini geçirin kafanızdan.
İtiraf edin, belki hata olduğunu biliyorsunuz ama dinlemek de tatlı geliyor. Gizli hep tatlı gelmiştir insana zaten. Burada olmazdık zira yasak elmayı yemeseydi Hz. Adem!
İşte kalplerimizi onlar karartıyor, o az önce tek tek isimlerini aklımızdan geçirdiklerimiz. İşte onlar çeviriyor ruhumuzu çorak arazilere, o kişilerin anlattıkları, o hoşunuza gidenler.
Kendinize bu yeni günde, tertemiz bir Pazartesi gününde, o isimlerle açık açık konuşun. Ya o da dönsün bu alışkanlıktan, ya da sizi rahat bıraksın.
“Ben artık başkalarının kusurlarını dinlemek istemiyorum. Beni lütfen azad et hatta sen de benimle birlikte bu kusurdan istifa et”.
Bu cümle kalbinizin buzlarını eritecek.
Gelin bu güzel haftaya böyle başlayın.
Eğer bu dediğimi yapacak olursanız da sonucunu ve hissettiklerinizi [email protected]’a yazın. Merakta bırakmayın.
***
Buraya kadarki kısmı işin insanî, kalbî kısmıydı.
Bir de kapitalist yanı var işin.
En başarılı 100 işadamının ortak özelliklerini çıkarmış Fortune Dergisi, bazılarının bazı ortak yönleri var, hiçbirinde olmayan özellikler de var ama hepsinde birden bulunan bir ortak özellik var ki, o birçok şeyi açıklıyor.
“Başkaları hakkında konuşmayı ve düşünmeyi sevmezler, kendilerine, kendi yaptıklarına, yapamadıklarına, bildiklerine, bilmediklerine odaklanırlar. Bir başkasının anısını dinlerken çok çabuk sıkıldıkları gözlenir. “Bana ne’cidirler”.
Bırakalım kim ne demiş, ne yapmışları. Kendi işimize bakalım. Kendi içimize bakalım, ne kimsenin başarısının ödülü bize, ne kimsenin hatasının cezası bize. Yolumuza bakalım, geriye ya da yana baka baka koşmak zor, sadece önümüze bakalım.
***
Ezcümle, hangi açıdan bakarsanız bakın, verilen sınırlı ömrü ve bir kere bahşedilen bu güzel hayatı başkalarının dedikodusuyla geçirmenin akıl alır, elle tutulur yanı yok.
Kendinize bir iyilik yapın;
Bu haftaya böyle bir kararla başlayın.
Sürekli ilerlemek yerine kusura bakma durağında takılıp kalanları çıkarın hayatınızdan. O duraktan mutluluk otobüsü geçmiyor zira.
İyi haftalar.