Cumartesi gününü Pazar gününe bağlayan gece bir kez daha ayan beyan gördük ki “Paralel Yapı” yargıda at oynatmaktaymış..!
Çağlayan Adliyesi’nde yaşananlar, uzunca bir süredir “Paralel Yapı” denen devlet içi yasa dışı organizasyon “net” bir şekilde görülmüştür.
O kadar aleni ve açıktan bir “organizasyon”a şahit olduk ki, “Bu kadar cüretkar da olunur mu?” sorusunu bile sorma ihtiyacı hissettik.
İyi de oldu, aslında! Paralel Yapı’nın ikiyüzlülüğü bir kez daha ayan beyan ortaya çıkmış oldu. Zira her taşın altında çıkmalarına rağmen, uzunca bir süredir “mağdur edebiyatı” yaparak devletin kendilerine karşı haksızlık yaptığını öne sürüyorlardı.
Oysa daha yakın geçmişte 7 Şubat’ta MİT Müsteşarı üzerinden ameliyata kalkışmışlardı...
Gezi Kalkışması ile Türkiye’yi kaosa sürüklemek isteyenlerle kol kola girmişlerdi.
17/25 Aralık’ta birbiriyle hiç alakası olmayan dosyaları aynı torbaya koyup hükümeti devirmek için büyük bir hamle yapmışlardı...
30 Mart Yerel Seçimlerine giderken Suriye’deki Türkmenlere yardım götüren MİT TIR’larını durdurarak Türkiye’yi uluslararası camiada “terör” ile ilişkilendirmek istemişlerdi...
Bu arada, bel altı her türlü çirkinliği hem sosyal medya, hem gazete ve dergilerinde hem de internet medyasında dillendirmekten hiç geri kalmamışlardı... (Röntgenciliğin hazzı ile hani şu cinsel içerikli kasetlerin varlığından söz ettikleri anları kast ediyorum.)
Yetinmemişler, kendilerine karşı olan herkese her kesime bir kulp, bir iftira atmaktan geri durmamışlardı. Karşılarındaki “Sağlam irade”yi tasfiye etmek için uluslararası aktörlerle aynı yatağa girmişlerdi. Gece yarısı seanslarla “Uzun adam”ın ölümünü dilemişler, beddua seanslarıyla birbirlerini “gazlayıp” safları sıklaştırmışlardı.
Her defasında bütün bunları yaparken, malum sivil toplum kuruluşları eliyle “Biz yapmadık, bizim ilgimiz yok” türü basın açıklamaları da bu “Paralel Çete”nin işi olmuştu.
Çağlayan Adliyesi’nde hafta sonu yaşanan olay, bizim “Paralel Yapı”yı ayan beyan bir kez daha görmemize vesiledir. Adamlar o kadar cüretkar ki, “Olmayanı, olur kılarız biz” iddiasıyla, “hukuk” denen muğlak kavramı eğip, büküp, istedikleri şekle sokabilecekleri zannına kapıldılar.
Şimdi daha iyi anlıyoruz ki, “Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas kuruldu” cümlesinin ne anlama geldiğini. Şimdi anlıyoruz ki Selam Tevhit Soruşturması ile onlarca gazetecinin başına nasıl bir çorap örülmeye çalışıldığını...
Şimdi anlıyoruz ki Tahşiye Soruşturması ile kimler nasıl tasfiye edilmiş. Şimdi anlıyoruz ki, “Evrak üretme, CD üretme, bilgisayara dışarıdan müdahale ile dosya aktarma” iddialarının tamamı artık çok daha güçlü, kıymetli iddialardır.
Türkiye öyle bir bela ile karşı karşıya ki sormayın..! Bu Paralel Yapı mensupları öyle bir “güç zehirlenmesi” içerisindeler ki sormayın! “Biz her türlü numarayı çekeriz, ama millete bunun hukuk içinde olduğunu yuttururuz” diyebilmekteler.
Ne diyelim, gerçekten de yakın tarihimizde acaba hangi tür numaraları bize çektiler de biz yuttuk? Paralel Yapı’nın nice masum ve suçsuzu “ayak bağı” oldukları gerekçesiyle hangi “aşağılık kumpas, şantaj ve tehdit” ile tasfiye ettiği kadar, kendi elemanlarını nasıl koruyup büyüttüğü de ortaya çıkmış oldu. KPSS Soruşturması sonrası karşılaşacağımız tablo ile daha net göreceğiz ki, Paralel Yapı, devleti ele geçirmek için her türlü “çılgın” gayri ahlaki işlere bulaşmış.
Çağlayan Adliyesi’nde görevinin dışına çıkan o malum hakimlerin derhal kapı dışına konmasını bekliyoruz.
Yetmez, gerekirse seçimden hemen sonra yasal düzenleme ile -tıpkı İç Güvenlik Paketi’nde polislerle ilgili yapılan düzenleme gibi- yargı içindeki Paralel Yapı’nın tasfiye edilmelidir..!
Yoksa kabus görmeye devam edeceğiz..!
Kuveyt’ten selam ile...
Siz bu yazıyı okuduğunuz saatlerde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile Kuveyt’te olacağım.
Kuveyt denince aklımıza 90’lı yılların başındaki Saddam Hüseyin işgali gelirdi. Ama bugün Körfez’in bu küçük ülkesinin bölgesindeki krizlerde nasıl bir rol oynayacağı tartışılıyor. Türkiye bu yüz ölçümü olarak küçük ancak ekonomi olarak büyük ülkesiyle ilişkilerini geliştirmekte kararlı.
Hele ki Yemen ve Suriye krizinin yaşandığı şu günlerde...
Parçalanmış Arap dünyasının ne yapacağı tam kestirilemediği şu günlerde.
Sizlere buradan edineceğim bilgileri aktarmak dileğiyle.