Skora bakmadan... Fenerbahçe’nin oynadığı futbolu çok beğendim. Beğenme gerekçem; önde basan, çok adamla hücumda pozisyon arayan, ayrıca üreten bir Fenerbahçe olması. Ayrıca; takıntım olan Alves’in ileriye şişirme toplarını bu maçta asgariye inmiş gördüm. Pas yüzdesi ve orta saha organizasyonu uygun şekildeydi.
Maça gelince... Bekir’in, dakikaların hemen başında öne geçiren golü iyi sinyaller verdi. Ancak hakemler, goldeki ofsaytı görmedi. Chahechouhe’nun golünde Caner’in geri pası, ikramdan başka bir şey değildi. Bu golün hemen sonrasında Sow’un, Kuyt’ın pasını iyi değerlendirdiğini ve Fenerbahçe’yi tekrar öne geçirdiğini gördük. Emenike ile kale dibinden kaçırılan bir gol, Kuyt ile kazanılan üçüncü golün ardından Fenerbahçe rahatlamış oldu.
İkinci yarıda kale dibinden Chahechouhe’nin kaçırdığı, Sivas’ı golden mahrum bıraktı. Meireles durur mu; o da nazire yaparcasına Bekir ile birlikte gol kaçıran oldu. Daha sonra ise Kuyt vurdu, kaleciden dönen topu Sow dördüncü gol olarak ağlara yollayan oldu.
Mehmet Topal’ın oyuna ekstra katkısını, ileriye baskı kurmasını, savunmanın göbeğinde oturarak oynamamış olmasını belirtmek isterim.
Arzulu, gole doymayan, baskı kurmak için tüm futbolcuların istekle gol kovalaması, Fenerbahçe’ye yakıştı. 1 hafta öncesinde, Balıkesir önündeki Fenerbahçe nerede; Sivas maçındaki Fenerbahçe nerede? Asla farklı kazandığı için methetmiyorum. Koşan, topu ayağa oynayan, organize takım görüntüsü veren Fenerbahçe’ye eyvallah diyorum.
Kısacası, 1 haftada değişik görüntü sergileyen Fenerbahçe, bir iyi bir kötüyü oynadı. Balıkesir karşısında kazanmasına rağmen kötüydü; Sivas karşısındaki Fenerbahçe ise hem goller, hem de sergilediği futbolla beklenen düzeydeydi.
Fenerbahçe, durgun ayakların takımı asla olamaz, koşan ve üreten takım olmaya devam etmelidir.
İşte bu Fenerbahçe!