Maçtan önce istatistiklere baktığımızda İzlanda ile yaptığımız maçların sonuçları ürkütücü şekilde rakibimizin lehineydi. Karşılaşmanın başından itibaren çok çabuk ve basit oynayan bir İzlanda takımı gördük sahada. Hem dayanıklılık hem de kuvvet bakımından bizden üstündüler. 3. bölgeye geriden stoperler ile uzun toplarla rakip arkası pasları tercih eden, geriden kesinlikle pas yapmayan, kaleciden uzun degaj ve aut atışları ile oynayan, 2. ve 3. bölgeye çok çabuk topu taşıyan İzlandalılar; kanatları da iyi kullanarak etkili oldular. Duran ve dönen toplar günümüzde modern futbolun en önemli gol olma sebepleri. İzlanda duran topları çok etkili kullandı. Dönen toplarda da etkiliydiler. Nitekim; direkte patlayan topun ikincisi Ersan’ın yardımıyla, Bödvarsson’un kafa golüyle sonuçlandı.
Milli Takım geriden oyunu kurmaya çalışarak oyunda yavaş kaldı. Arda etkisiz ve güçsüzdü ve topu ayağında gereksiz tuttu. Selçuk da yanlamasına oynayarak hücuma çabuk çıkmamızı engelledi. İlk yarının ancak sonlarına doğru Arda ve Olcan’la hızlı ve dikine oynadık. 2 pozisyon bulduk ama golle sonuçlandıramadık. İkinci yarıya önde baskıyla başlayarak oyunun kontrolünü elimize aldık. Ancak Ömer’in gördüğü 4 dakika içindeki iki sarı karttan kırmızı, her şeyin kötüye gittiğinin habercisiydi. Oyun düzenimiz kalmadı. Tek gol şansımızı Burak kötü kullandı. Art arda gelen yediğimiz hatalı gollerle gece bizim için kabusa döndü.
Sonuç olarak; Mehmet Topal’ı stoperde değil de orta alanda oynatmak daha doğru olurdu. Emre orta sahada öne çıkan tek isimdi. Maçın hakemi Babek örnek gösterilebilir bir yönetim gösterdi. İstatistikler yanılmadı!
Bir dip not daha... Benim açımdan önemli. Söylemeden duramayacağım. İlk çıkması gereken kişi Arda’ydı ama Fatih Terim alamadı!