Bazen acımasızca eleştiriyorum... Ulaşabildiğim siyasetçi ve bürokratlara sürekli serzenişte bulunuyorum.
İstanbul’da yaşayan biri olarak gün geçmiyor ki polis ile ilgili bir şikayetim olmasın...
“Neden?” diye başlayan ardışık sorularıma muhatap olunmasın...
***
Dev bir dünya şehri burası. Nüfusu birçok Avrupa ülkesinden fazla. Ekonomisi birçok ülkenin ekonomisinden büyük. Her gün genişleyen, her gün sorunları artan bir şehirden bahsediyoruz. İstanbul’un sorunlarının birçoğunun çözümünde ya da yönetiminde elbette polise de büyük görevler düşüyor.
Ben daha çok trafik ve günlük önleyici tedbirlerle ilgili İstanbul Emniyeti’nin ilgili birimlerini sık sık tabir yerindeyse “taciz ediyorum!”
“Neden emniyet şeridini ihlal edenlere daha ağır cezalar yok? Neden park yasağına uymayanlara, kaldırımları otoparka çevirenlere müsamaha gösteriyorsunuz? Neden aradığımızda ortalıkta polis bulamıyoruz?” türünden birçok soruma muhatap oluyorlar...
Sağ olsunlar bu tacizlerime rağmen mümkün olduğunca da konuyla ilgileniyorlar.
Hal böyleyken bir gerçekliği atladığımı fark ettim! Farkına varınca açıkçası biraz da haksızlık ettiğimi düşündüm.
Günlük hareketler ile birlikte İstanbul’un nüfusu 20 milyonu buluyor. Peki böyle bir mega kentte toplam polis sayısı kaçmış?
Sadece 35 bin...
Türkiye’de toplam 250 bin polis memuru görev yapıyor. Ve kişi başına düşen polis sayısı ortalamasına göre Türkiye’nin 4’te bir nüfusuna denk düşen İstanbul’da en az 50 bin polis görev yapması gerekiyor.
İstanbul’da her 520 kişiye bir polis memuru
Türkiye ortalamasına göre her 320 kişiye bir polis memuru düşerken, benim hesabımla İstanbul’da şu haliyle 520 kişiye bir polis memuru düşüyor. Kayıtlı nüfusa oranlarsak bu sayı 400.
35 bin polis memuru ile mega kentte hizmet verilmeye çalışılıyor.
En az 15 bin eksikle iş yapmak durumunda kalan İstanbul Emniyeti’nin benim ve benim gibilerin sorularına ve sorunlarına yine de mümkün olduğunca yetiştiğine şahit oluyorum. (Terör, organize ve mali suçlar, narkotik işlerini artık siz düşünün. Ki asıl iş orada!)
Hele bir de bugünlerde Doğu ve Güneydoğu’daki terörle mücadele nedeniyle o bölgelere kaydırılan Özel Harekatçıları düşündükçe, İstanbul’da görev yapan polislerin sınırlarının zorlandığını inanıyorum.
Burada biraz da polislerin özlük haklarından bahsetmeliyim sanırım...
İstanbul dışında hangi şehirde yaşarsanız yaşayın çok daha düşük ücretlerle “insani şartlar”da yaşama şansınız olabilir.
Lakin İstanbul öyle değil!
Daha güvenli, daha düzenli bir İstanbul istiyoruz
İkametinden, ulaşım ve yoluna, gıdasından, eğitimine, sosyal ilişkilerinize kadar birçok harcama kaleminiz diğer illerden daha fazla burada.
Hal böyleyken, birçok memur gibi polisler de eğer Anadolu’da bir yerde görev yapsalar aldıkları ücret ile daha iyi şartlarda yaşayabilirler.
Namuslu, haram - helal bilenlerin bu durumdan şikayetçi olmaması düşünülemez! Gayri meşru işlere bulaşanlar ise zaten bu yazının konusu değil.
İstanbul’un daha güvenli bir şehir olması için...
Huzur içinde yaşamaya devam etmemiz için...
Daha düzenli trafiğinin olması için...
İstanbul Emniyeti’nin mutlaka personel açısından acil takviyeye ihtiyacı var.
Yılın 52 haftasının 41 haftasında ek görev yazılmış nice polis memuru var; İstanbul Emniyeti’nde.
Yine 3 bin lira ortalama gelir ile kira ödeyip, çocuk okutan memurların sayısı yabana atılmayacak kadar.
Bir de amirlerinden sürekli, “Vatandaşa karşı güler yüzlü olun, evinizde eşinize çocuklarınıza özen gösterin, işinize sahip çıkın” uyarılarına muhatap olan 12 saat mesai ile çalışanlar...
Vahşi bir şehir olmasın istiyoruz...
Kamu düzeninin bozulmamasını istiyoruz...
Meşru otoriteyi aradığımızda yanımızda bulmak istiyoruz...
Hal böyle olunca Ankara’dan İstanbul’da görevlendirilecek polisler için karar bekliyoruz.
Sizce de haklı değil miyim?