Kaç yıldır siyaseti izliyorum (neredeyse Ekrem İmamoğlu’nun yaşı kadar), bu kadar “kaba” ve “saldırgan”ına rastlamadım.
Dava açmayacağını bilsem, “Bu kadar terbiyesizine...” derdim.
Eleman çünkü, ne söylendiğine, neye vurgu yapıldığına bakmadan dava açıyor.
Bunun “susturma” cehdi taşıdığını belirtmeye gerek yok.
Önce “hasım” bir kuruluş olan Basın Konseyi’ne gidiyor, oradan kaptığı “kınama” kararıyla mahkemenin yolunu tutuyor. Maksat, duruşma hâkimine, “Adam suçlu ki, Basın Konseyi bile aleyhinde karar vermiş” dedirtmek. (Basın Konseyi, hiç kuşku yok ki, bu satırların yazarı için “hasım” bir kuruluştur. Çünkü ağzımızla kuş tutsak, bu kuruluşun diktiği ideolojik bariyerleri aşamayız. Ayrıca, bu kuruluş mahkemelerin “yargılama hakkını” gasp etmekte, kendini yargı organı yerine koyarak “ağır suç” işlemektedir...)
Ekrem İmamoğlu, başını istediği taşa vursun...
İsterse Lahey Adalet Divanı’na gitsin.
Hakkındaki kanaatlerimizi yazmaya devam edeceğiz.
Bakıyoruz ve ne görüyoruz?
Kaba, saldırgan ve “tahammülfersa” bir adam görüyoruz...
Eskiden, “derisi kalın, ne söylenirse söylensin efendiliğinden ve olgunluğundan taviz vermiyor” dedirtiyordu. Daha doğrusu, adamları böyle diyordu.
Ufak bir kıvılcıma bakıyormuş...
Hemen parlıyor... “Tahammüllü ve hoşgörülü siyasetçi” elbisesini çıkarıp, “asabî hasım” kılığına giriyor... Karakol basmalar, polis tartaklamalar, mafya yöntemiyle vatandaş susturmalar, hoşa gitmeyen sorularla karşılaşınca gazetecilere horozlanmalar, yine hoşa gitmeyen sorularla karşılaşınca “ünlem” koyup soruyu uyutmalar... Esnafla dalaşmalar... Saygısızca el kol hareketleri yapmalar... İkna edemediği vatandaşa hakaret etmeler...
Şaşırıyor muyuz?
Elbette şaşırmıyoruz.
Eleman, çünkü, “karakterinin” gereğini yerine getiriyor.
En son, Ordu Valisi’ne, “Bu Vali itlik yapmıştır. Kendisine aynen iletin” derken yakalandı.
Daha doğrusu, önce polislerle dalaştı, ağza alınmayacak küfürler savurdu, sonra “gıyabında” Vali’ye yöneldi: “Bu Vali itlik yapmıştır. Kendisine aynen iletin.” (Özür mü? Ne özrü? Adam inkâr etmek için bile ağzını açmıyor. O derece pişkin!)
Dün görüntüleri yayınlandı...
Evet, küfrediyor... Alenen küfrediyor... Vali için de o terbiyesiz ifadeyi kullanıyor...
Müdafa olan soy ismin “İmamoğlu” olarak değiştiren Ekrem İmamoğlu “imajına” (kendi görüntüsüne) düşkün bir siyasetçi. Bunun zedelendiğini (imajına halel geldiğini) düşündüğü an deliriyor.
İki şey yapıyor.
Kendi müdahale alanındaysa, müdahale ediyor. Karakol basmalar, polis tokatlamalar, vatandaş tartaklamalar, vs...
Değilse, (karşısında diş geçiremeyeceği rakipler varsa) mahkemeye koşuyor.
Bazen de kendisi mahkemelik oluyor
Dökümünü daha önce de vermiştim:
Ekrem Müdafa, sadece dava açmıyor... Mukabil davalara da muhatap oluyor...
Bugüne kadar sayısız davanın “sanığı” olmuş...
Öyle ki, hakkında “zimmet davası” bile açılmış... Bazılarında beraat etmiş.
Şimdi sıkı durun:
Etrafa “hoşgörü” gülücükleri saçan Ekrem Müdafa için açılan davaların 5’ini “hakaret ve tehdit davası” oluşturuyor... Yani, muhataplarına küfredip tehditler savurmuş.
Demek ki, her tartakladığını “susturamıyor”, istemeden de olsa kendisini “sanık” durumuna düşürebiliyor.
Hülasa...
23 Haziran’da sandık başına gidecekler, nasıl birini İstanbul’un başına tebelleş edeceklerini iyi düşünmelidirler.
Biz uyarmış olalım!