Bugün biz Müslümanların mübarek Ramazan Bayramı. Camisiz cemaatsiz olsa da oruç tutanlar için bir ibadeti tamamlamanın mutluluğu söz konusudur.
Hayırlı bayramlar dileğiyle bu önemli günde muhafazakâr camianın yakından ilgilendiği iki konuya kısaca temas etmek isterim.
Kimileri gerçekten dini hassasiyet ile kimileri de siyasi argüman olarak AK Parti hükümetlerini iki konuda eleştirmektedir.
Bu eleştirilerin biri haklı, diğeri ise haksız bir eleştiridir.
Haklı olan eleştiri İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili olandır.
Önce şunu belirteyim ki şikâyet edilen cinsel ahlaksızlıkların ve sapkınlıkların kaynağı o sözleşme değildir. Ondan önce de bahse konu ahlaksızlıklar vardı. Fakat haklı olunan taraf şu ki, inancımızın haram saydığı, kültürümüzün adetlerimizin geleneklerimizin gayri meşru kabul ettiği ve reddettiği sapkınlıklar bu sözleşme ile meşruiyet zemini bulmaktadır
Bu konu çok yazıldı çok anlatıldı. Uzun söze hacet yok. Cumhurbaşkanının ‘Nas değil değiştirilir’ yaklaşımı bu hususta iktidarın mevcut durumu korumada ısrarcı olmayacağını göstermesi açısından önemlidir.
Dolayısıyla sözü uzatmadan söyleyeyim ki Macaristan, Hırvatistan, Almanya, İngiltere, Rusya ve Polonya gibi halkı Hristiyan ülkelerden kimilerinin veto ettiği kimilerinin şerh koyarak kabul ettiği bu sözleşmenin feshedilmesi konuyla ilgili tartışmayı ülkenin çoğunluğunu teşkil eden muhafazakar camiada bitirecektir.
Ayrıca sözleşmenin kendisi tek taraflı fesih yetkisi (Madde 80 –Taraflardan herhangi biri, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine yapacağı bir bildirimle, herhangi bir zaman bu Sözleşmeyi feshedebilir.) verdiği için hiçbir sorun da çıkmayacaktır, ülkemizin de hiçbir kaybı olmayacaktır!
Bu sözleşme AK Parti’nin sırtında bir kamburdur bundan bir an önce kurtulması gerekir.
Zinayı suç olmaktan AK Parti çıkarmadı.
İkinci mesele zina meselesidir. Maalesef kimi dostlarımız zinayı AK Parti hükümetlerinin suç olmaktan çıkardığı yalanıyla politika yapmakta, çoğu AK Partili de gerçeği bilemediği için bu konuda ne cevap vereceğini şaşırmaktadır.
Hemen belirtmeliyim ki zinayı suç olmaktan AK Parti iktidarı çıkarmamıştır.
AK Parti iktidar olduğunda yasalarda zinanın suç olduğuna dair bir hüküm yoktu ki suç olmaktan çıkarsın.
Zina, 1926 tarihli 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 440, 441 ve 442. maddelerinde suç olarak düzenlenmiştir.
Başka bir kadınla karı koca gibi yaşayan erkeğe ve o erkeğin evli olduğunu bilerek birlikte olan kadına 6 aydan 3 seneye kadar hapis cezası öngören 441. maddeyi Anayasa Mahkemesi(AYM) 23 Eylül 1996’da verdiği kararla iptal etmiştir.
Başka bir erkekle ilişki kuran evli kadına ve kadının evli olduğunu bilerek ilişki kuran erkeğe 6 aydan 3 seneye kadar hapis cezası öngören 440. Maddeyi de AYM, 23 Temmuz 1998’de de iptal etmiştir.
Ayrı yaşayan evli çiftlerle ilgili zina suçlamasını düzenleyen 442. Madde de 13 Temmuz 1999’da AYM tarafından iptal edilmiştir.
Yani AK Parti iktidara geldiğinde zinayı suç olarak tanımlayan bir kanun maddesi yoktu.
Dolayısıyla zinayı suç olmaktan AK Parti çıkarmadı.
2004 yılında ceza kanunu yenilenirken zina meselesi büyük tartışma konusu oldu. O dönemde ben de mecliste olduğum için konuya yabacı değilim.
O dönemde de fikrimi açıkça yazanlardanım.(Yeni Şafak 11 Eylül 2004)
Önce zinanın ne olduğunu hatırlayalım. İslam’da nikahsız cinsel ilişkilerin tamamı zinadır. Zina edenin evli ya da bekâr olması fark etmez. Mekânın değişik olması da hükmü değiştirmez. Meskende, genelevde, otelde, ofiste veya herhangi bir yerde vuku bulan nikahsız ilişki zinadır.
AYM’nin iptal ettiği maddeler sadece evli çiftlerin kimi şartlardaki ilişkilerini zina olarak kabul ediyor.
2004’te tartışılan zina suçlaması da sadece evli çiftlere yönelik nikahsız ilişkiyi suç sayması ekseninde dönüyordu. O zaman da açıkça yazdım zina sadece evli çiftlerin kimi şartlardaki nikâhsız ilişkisi değildir. Nikâhsız ilişkilerin tamamı zinadır ve haramdır.
Neticede 2004 yılında yapılan ceza kanununa zina suç olarak girmedi. Girseydi dahi AK Parti’ye irticaın odağı hükmünü verip cezalandıran o AYM yine iptal edecekti.
Dolayısıyla AK Parti zinayı suç olmaktan çıkarmamış mevcut durum devam etmiştir.
O dönemde AK Parti hükümette idi, ancak vesayet sistemi de devam ediyordu, kimi kurumlar hükümete karşı direniyor hatta yıkmak için hazırlıklar yapıyordu. Başörtüsü ve katsayı benzeri tartışmalarını hatta 27 Nisan muhtırasını hatırlayın.
‘Vesayet sistemi bittiğine göre şimdi neden öyle bir yasa çıkarılmıyor?’ diye sorulabilir.
Çıkarılamaz, çünkü mevcut anayasamız milletin moral değerlerini önceleyen demokratik bir anayasa değildir. Kimi maddeler bir yana, sadece başlangıç bölümü orada durdukça İslam’ın tarif ettiği zinayı yasaklayan bir yasa çıkarılamaz.
Önce anayasa 1924 anayasasının kabul edildiği ilk şeklinde olduğu gibi milletin değerleriyle barışık bir anayasa olmalıdır. Ondan sonra sadece zina değil toplumun inancına ve moral değerlerine aykırı tüm yasalar ve uygulamalar toplumun iradesi doğrultusunda demokratik bir şekilde düzenlenebilir.
Birileri, AK Parti’yi böyle tutarsız gerekçelerle eleştirmek ve milletin değerleriyle savaşmış/savaşmakta olan partilerle ittifak kurmak yerine, en az 400 milletvekili çıkarabilecek muhafazakar bir ittifak içinde yer alarak meşru taleplerini hukuk içinde gerçekleştirmeye çalışsalar daha tutarlı olurlar!
Yürütme gücü yeterli değil. Yasamada güce ihtiyaç var!
Hayırlı bayramlar.