Medeni Hukuk Derslerini gördüğümüz rahmetli hocamız Prof. İsmet Sungurbey; "Kanunlar toplumların ruhuna uyumlu oldukları sürece, adaleti sağlamada yargıçlara hız imkanı sağlarlar" derdi. Hukuk dehası Ordinaryüs Prof. Ebu’l Ula Mardin’in hem manevi evladı hem de asistanı olan hocamız, kanunlaşma hareketlerini anlatırken, iktibas yöntemine biraz mesafeli yaklaşırdı. Fıkıh ekolünün geleneksel mirasından da istifade eden bir kimse olarak, konfeksiyon tarzı hukukun kolaycılığındansa, günlük ihtiyaca binaen üretilen hukuku değerli bulurdu.
Ebu’l Ula Mardin, Payitahtta huzur dersleri vermiş bir hocaydı. Osmanlı’nın son dönemlerini yaşamış, İstanbul’un işgalini görmüş, bağımsızlık savaşımızı ve ardından cumhuriyetin ilanını yaşamış bu nesil için hukuk; aynı zamanda milli bir dava, bağımsızlığın teminatı anlamındaydı.
Hukukun sosyolojiyle çok yakın, hayati bir ilişkisi var, çünkü hukuk insanlar için. Toplumların geçtiği dönemeçler, zamanın büklümleri ve dünyalık meselelerin hepsi, hukukla ilişki içindedir ve hukuku etkiler. Bu şu sonucu çıkarır; kanunlar önemlidir ve fakat meseleleri çözümlerken kanunların tatbikatı da en az, kanunlar kadar önemlidir.
Günümüzde yaşadığımız iletişim devrimi ve özellikle sosyal medya hemen her tartışmanın, kamusal alanda ve yaygın biçimde gelişmesine imkan tanıyor. Kanunlar ve uygulamalar hakkındaki şikayet ve eleştiriler de geçen yüzyılla kıyaslanmayacak kadar çok, çeşitli ve kamuoyu oluşturulmaya hatta manipülasyona açık halde... Bu bağlamda adaletin ciddi bir halkla ilişkiler mesaisine ihtiyacı var. Ne kadar çalışkan olursak olalım, ne kadar doğru kararlar verirsek verelim, bunu yurttaşların anlayacağı dilde anlatamazsak, endişe dalgaları asla yatışmaz ve adalete güven bir türlü tesis edilemez...
Aile hukuku çerçevesinde çok ciddi itirazlar ve talepler var sözgelimi. Nafaka meselesi ve erken yaşta evlilik gibi çok sık önüme çıkan iki sorunun, siyaset insanlarınca da bir an evvel görülmesini isterim mesela. Herkesin bilgi ve bilinç düzeyi siyasetçilerimiz gibi olamaz, bunun karşılığında, insanların yaşadığı problemlerin hepsini de siyasetçilerimizin bilmesi imkansızdır. Toplumumuzda, nafaka, erken evlilik ve hatta İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili olarak düğümlenen itirazlar ve güvensizlikler hatta tepkiler olduğu çok açık. Ve bu güvensizlikleri yokmuş gibi farz etmekle de çözmüş olmuyoruz. Peki siyasetçilerimiz bunu içtenlikle ve sabırla anlatmayı niçin denemiyorlar... İstanbul Sözleşmesi üzerinden bu şikayet ve endişe bulutları kalkmalı...
***
Geçtiğimiz hafta, edebiyat muhitlerini ilgilendirmesi gereken bir mevzu birden siyasi bir hesaplaşmaya döndü. Yazar Ahmet Şimşirgil’in, değerli arkadaşım Milletvekili Av.Özlem Zengin’i hedef alan polemiğinin nasıl böyle büyütüldüğünü anlayamıyorum. Zira ben de bir edebiyatçıyım ama tüm kitap fuarlarına davet edilmiyorum. Şimdi benim de, davet almadığım kitap fuarları için kalkıp da acaba beni engelleyen hangi milletvekilidir diye sormam mı gerekiyor? Ne ayıp! Bir de polemiğe İstanbul Sözleşmesi ve kadın hakları tartışması falan sürükleniyor. Allah aşkına edebiyatınızla, yazdığınız kitaplarla gündeme gelmek varken, niçin böyle bol tasarımlı planlarla gündem kuruyorsunuz...
Anladık popüler olmak istiyorsunuz sayın yazar da, İstanbul Sözleşmesi ile olan tartışmaya hiç bir katkı sağlamıyor bu açıkgöz tavrınız. İstanbul Sözleşmesi ile ilgili eleştiriler, yol açtığınız berbat polemiğin gölgesinde sönüp gidiyor.
Maalesef bizdeki tartışmalar, henüz başlamadan, üslupsuzluk ve kritersizlik yüzünden böylece çöpe atılıyor.