23 Haziran’a giden süreçte AK Parti kadrolarına muhteşem bir motivasyon geldi. 31 Mart öncesi bazı partililerin rahat ve kaygısız tavrını eleştirmiyor muyduk, hatırlayın. Şimdi ise etrafıma bakıyorum herkes kıpır kıpır. Coşku, heyecan. İnanılmaz. ‘İstanbul Hareketi’ni takip ediyorum bir kaç gündür. Hareketi örgütleyen isim Metin Külünk pazar sabah namazında Çamlıca Camii’nde gençlerle Binali Yıldırım’ı bir araya getirdi. O muhteşem tablo, 23 Haziran’da nasıl bir netice alınacağına dair de referans gibiydi.“Küskünlük, dargınlık, kırgınlık yok. Çünkü İstanbul bu kelimelerin hepsinden büyüktür” dedi Külünk. “Binali Yıldırım’a emaneti teslim edene kadar gece gündüz demeden mekan bendedir ve zaman bana emanettir şiarıyla koşacağız” diye ekledi… O sabah oraya gidenlerin tamamında aynı kararlı duruşu görmek mümkündü. Ayrıca bu dönem bir şey daha oldu. AK Parti, 31 Mart öncesi sürekli cevap vermeye çalışırken şimdi CHP’yi peşinden koşturur halde. Özellikle,‘çünkü çaldılar’ ve ‘daha güzel olacak’ sözlerinin sloganlaşıp sosyal medyada birer challenge’a dönüşmesi tam anlamıyla alan hakimiyetini AK Parti’ye geçirmiş oldu. Bu durumu tersine çevirmemek lazım.
Salyangoz satmak için yanlış ülkedesiniz Bayım!
Independent Türkçe haber yapmış. Cezaevlerinde çocuklar varmış da çok da mağdurlarmış falan. Bu apaçık FETÖ propagandasıdır. Ve bu ülkede 15 Temmuz sonrası FETÖ medyası tamamen sökülüp atıldı. Şimdi gelmiş kime hizmet ettiği belli olmayan bir medya bize cezaevindeki çocuklar üzerinden FETÖ propagandası yapacakmış. Hadi delikanlı diyorum İngiltere’de terörü/terörizmi/teröristi öven böyle bir haber-yorum bir tek kelime bir şey yaz bakalım. Bakalım ne olacak. The Guardian’ın Genel yayın yönetmeni Alan Rusbridger’ın kendi gazetesinin bilgisayarlarını, matkapla parçalamak zorunda kaldığını unutmayın.
Bu belgeseli de 1.919 liradan satarsanız artık
Uğur Dündar’ın hayatı belgesel olmuş. Sözcü tayfasında bir tatlı telaş. Nasıl hep birlikte 2 bin 500 liraya Atatürk’ün en çok fasulye sevdiğini anlatan kitabını sattırdılar şimdi de Gökmen Ulu’nun belgeselini pazarlıyorlar. Duayen gazeteci, büyük usta. Anlat anlat sabaha kadar kahramanlık hikayelerini. Anlatabiliyor musun ‘tesettürlü doktorlar testis röntgeni çekmedi’ yalanını. Anlatabiliyor musun cinci hoca diyerek itibarsızlaştırıp intihara sürüklediği Şerafettin Yardımedici’yi. Aktütünlü 11 yaşındaki çocuğun ‘bizim okulda öğretmen yok’ demesi için 50 lira para aldığını. Çocukları namaz kılıyor diye nasıl terörist gibi gösterdiğini falan anlatabiliyor musunuz? Benimki de laf...
Bugün gelsin tosuncuk yine kaptırırsın sen paranı!
Çiftlikbank davası görülüyor bugünlerde. Bu dolandırıcılık şebekesinin mağdurları da hakim önünde nasıl kandırıldıklarını anlatıyorlar. Çok pişmanlarmış, kandırılmışlar, bir daha olsa asla böyle bir şey yapmazlarmış falan. Yalan. Palavra. Tamahkâr insan bugün kaptırdığı parayı kurtarsın yarın aynı adama bir daha verir. Dürüst olalım. Bu tosuncuk denen adam kimin başına silah dayadı. Koşa koşa verdiler paralarını. Neden? Neden verdiniz bir sorun kendi kendinize. Bu ülkenin bankası yok mu tasarruflarınızı değerlendirebileceğiniz? Neden bankaya yatırmadınız paranızı da gidip o at hırsızına verdiniz? Çünkü daha fazla daha fazla kazanmak istiyordunuz. Artık ‘tamahkâr’ olmayı bırakıp biraz da ‘kanaatkâr’ mı olsak ki?