1- Siyasi şuuru yüksek bir seçmenden bahsediyoruz İstanbul seçimlerini kritik ederken. Siyasetçiden, açıksözlülük ve saydamlık bekleyen bir profil anlamında bu aynı zamanda. Saydamlık, siyasette dürüstlüğün karşılığı olarak pratikte hesap verebilir olmanın içeriğini oluşturur.
Dikkat ediyorsanız, seçimler söz konusu olduğundan bu yana İstanbul adaylarının PKK ve FETÖ terör örgütleriyle ilgili yorumları dikkatle takip ediliyor kamuoyunca. Haksız da sayılmaz İstanbullular, her iki terör grubunun ciddi tahribatı ve hatta darbe kalkışması ile karşılaştılar yakın zamana kadar. İstanbul belediye başkan adaylarının terör ve şiddet eylemleri karşısında duruşları bu yüzden çok önemli.
Ne yazık ki; CHP adayı bu konuda açıksözlü bir portre çizmiyor. FETÖ ve PKK ile ilgili soruları saydam bir şekilde cevaplamaktan imtina ediyor, muğlaklık üzerine kurduğu dolambaçlı cümleler aslında toplumsal güveni de sarsıyor... Saydam olmayan bu siyasi dilin, CHP’nin kuruluşa has kavramsal dinamiklerini öğütmesi ise bir başka önemli sonuç. Neticede Türkiye’nin kurucu partisi olduğu iddiasını bugüne kadar hep gündemde ve kıvançla taşıyan CHP, adayı sayesinde terör örgütlerinden medet uman bir partiye dönüşüyor.
2- 1994 yılından bu yana İstanbul’da Tayyip Erdoğan Belediyeciliğine has kriterler hakim. Tayyip Erdoğan siyaseti gücünü gönüllerden alır. Tüm İstanbul’a objektif anlamda hizmet demektir bu. Herkes için iyi ve ortak akıl değerleriyle yönetilen şehirde, tek bir kişi bile kendisine yönelik olumsuz ayrımcılık yapıldığından şikayet etmez. CHP’nin adayı üzerinden üretilen muğlak dil ise, ayrımcılık teklifi üzerinden dönüyor. Toplumsal değerler dünyamızı yapıcı bir şekilde birleştirme yerine eş başkanlı bir sistemle rant paylaşımını önceliyor.
3- İstanbul seçmeni hatta klasik CHP tabanı dahi, tedirginlik içindedir. CHP, Kandil Dağı’nın İstanbul’daki aynası mı olacak şeklindeki soru, maalesef bilinçli bir şekilde cevapsız bırakılmaktadır. Keza aynı maskeli flu dil, joker olarak kullanıldığı izlenimini veren FETÖ için de seferberdir.
4- Boş konuşma, ilk kez bu kadar allanıp pullandı siyaset arenasında. Oysa aynı boş sözler, kötü niyetin kullanışlı maskesi olarak işlev görüyor. Bu söylem kıtlığı İstanbul projeleri hakkında da vaki... Bir yanda şehir yönetiminde ve hizmette yılların tecrübesi var, diğer yanda boş ve saçma konuşmalar... Doğrusunu isterseniz asla aynı terazide tartılamazlar! Oysa; “yüz çiçek açsın, bin fikir yarışsın” misali, İstanbul hakkında sıkı projelerle ortaya çıkabilirdi CHP... Bunun yerine, bir nefret mıknatısı olmayı tercih ediyor, Erdoğan karşıtlığıyla yetiniyor.
5- Siyaset, yalanı kaldırmaz, hele ki tüm gözlerin odaklandığı İstanbul seçimlerinde, siyaset yalanı en kısa zamanda kusar. İlk kez sistematik yalan kampanyalarının seçim yöntemi olarak kullanıldığı bir atmosferimiz var maalesef. “Çamur at izi kalsın” metoduyla adeta yalancı çobana dönmüş bir adayın çığırtkanlığı kapladı tüm gündemleri. Hemen her cümlesi tekzip edilirken, hiç bir sıkıntı duymayan aday, kendi partisine de zarar veriyor aslında. CHP, tarihinde bu kadar refüze olmuş mudur? Akabinde hicab duyulmaması da irkiltiyor insanı. Soğukkanlı bir şekilde sürdürülen yalanlar uğultusu altında akan bir kampanya...
Siyasetin yabancılaşmasını, hakikatten kopmasını sağlıyor dil üzerinden tüm bu yaşadıklarımız. Ne fena!