Tarihte üç imparatorluğa başkentlik yapmış, dört bir tarafından tarih fışkıran İstanbul, günümüzde, kalabalık nüfus, göç, orantısız yapılaşma ve trafik yüzünden bir hayli yorgun. İstanbul’a asıl rengini, kokusunu veren tarihi doku büyük bir ‘sıkışmışlık’ içinde varlığını sürdürmeye çalışıyor.
Peki ya İstanbul’un kültürel yaşamı? İstanbullu kimliği?
Geçen haftasonu Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen iki günlük İstanbul Kültür Çalıştayı bizzat İstanbul’da yaşayan, sanat üreten yazar, yayıncı, sanatçı ve akademisyenlerin iştirakiyle gerçekleşti. 215 katılımcı, 11 ayrı komisyonda İstanbul’un kültürel potansiyelini ve sorunlarını konuştu, çözüm önerilerini sıraladı.
İlgi çeken öneriler
Şehir kimliği, kültür politikaları, mimari, kültürel mekanlar, kültür diplomasisi, sanat, yayıncılık, gündelik yaşam ve insan faktörü üzerine konuşmaların yapıldığı komisyon toplantılarında ilginç öneriler dile getirildi.
Esnaf ve sanatkarlarla ilgili bir takım evlerin açılması, kültür ombudsmanlığı gibi tekliflerin yanında kültür diplomasisi çerçevesinde İstanbul Dostlar Grubu’nun oluşturulması komisyonlarda konuşulan konular arasındaydı. İki gün boyunca takip etme ve söz söyleme fırsatı bulduğum, Cevat Özkaya başkanlığındaki Yayıncılık Komisyonu’nda dile getirilen önemli tekliflerden biri ise ‘Kitap Sokağı’ konusu oldu. Adres olarak da Cağaloğlu dillendirildi. Zira Cağaloğlu bundan 25 yıl öncesine kadar gazetelerin ve yayınevlerinin merkezi konumundaydı; Yani şehrin kültürünün yönlendirildiği önemli adreslerden biriydi. Çoğu başka yerlere taşınmış olsa da, günümüzde hala Cağaloğlu’nun yayıncılık faaliyetleri ile ilişkisi tamamen kesilmiş değil. İşte bu semtte oluşturulacak bir Kitap Sokağı, bölgeye hem nefes aldıracak bir ‘ada’, hem de kitaba dair etkinliklerle bir cazibe merkezi demektir. Kitap sokağı etrafında konumlanan binalarda kitap ve yazarlara dair dikkat çekici sanat çalışmaları, sokağa taşacak şekilde planlanacak yazar söyleşileri, yazıya ve kitaba dair objelerin konumlandırılmasıyla ‘Kitap Sokağı’ fikri, kanaatimce, Cağaloğlu’ndan başlayarak, bu aziz şehrin her bir semtine yayılacak şekilde örnek teşkil edebilir.
Çoksesli ve sivil
Bir tespit daha: Gerek geçen yıl yapılan Milli Kültür Şurası, gerekse geçen hafta sonu gerçekleşen İstanbul Kültür Çalıştayı, Ak Parti hükümetlerinin kültürel alanda çok sesli, sivil, demokratik bir zemini desteklediğinin en büyük göstergesi. Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde kültür alanını modernleşmenin zoraki bir unsuru olarak gören zihniyetin aksine bugün, katılımcı politikalar desteklenmektedir.
Ancak mühim olan, siyasal erkten beklenen, hem Milli Kültür Şurası’nda, hem de Çalıştay’da önerilen kararları takip edecek mekanizmaların işletilmesidi