Geçen hafta Haliç’te yaşanan hortum, küçük de olsa bir panik havası yarattı. Hayatında ilk kez hortum görenler, Türkiye’de böyle bir doğa olayının daha önce görülmediğini iddia edenler ve daha neler
neler... Cep telefonlarımızdan canlı izledik! Peki nasıl tedbir alınmalı?
Türkiye konumu, topoğrafyası ve iklimi gereği siklon ya da tayfun denilen, içinde çok sayıda kuvvetli fırtına ve hortum barındıran hava olayının oluşumuna uygun parametreleri barındırmadığından, Amerika’nın doğu kıyılarını, Asya’nın doğusunu ve Avustralya’yı sıklıkla vuran yüzlerce insanın hayatını kaybetmesine yol açan olayları yaşamıyor. Okyanusa kıyısı olmadığından ve doğusunda deniz ya da okyanus bulunmadığından tayfun yaşanma olasılığı çok zayıf ülkelerden biri. Fakat bu durum Türkiye’de hortumun hiç oluşmayacağı anlamına gelmiyor. ABD’yi vuran her bir tayfun içerisinde, her biri bir buçuk km’lik alana etki eden yaklaşık 150 tane yıkıcı hortum barındırıyor. Etrafındaki her şeyi yıkan, sürükleyen, çok ciddi maddi hasarın ötesinde, can kaybına yol açan tayfunlar ülkemizde yaşanmıyor ama hortum yaşanıyor. Üstelik bütün kıyılarında ve hatta Anadolu platosunda bugüne kadar çok sayıda hortum yaşanmış. Hortum ve tayfun olaylarını birbirinden ayırt edebilmek gerekiyor öncelikle. İkisini kıyaslamak çok da doğru bir yaklaşım değil yani. Elmayla armudu yan yana getirmekten farksız, ikisini karşılaştırmak.
Her şeyi başlatan enerji aslında yani güneş. Geçen hafta Haliç’te yaşanan olayın da sorumlusu güneşti. Bayram boyunca sıcak havadan hiç şikayetçi olmadan pek çoğumuz tatilimizi yaptık. Havanın güneşli oluşu ne tatilcileri ne de piknikçileri rahatsız etti. Fakat siz farkında olmadan hava sıcaklığının arttığı anlarda Marmara Denizi ve tabii ki Haliç giderek ısındı. Suyun ısınması, buharlaşmanın artmasına ve atmosferin yere yakın bölümünde ılık ve nemli bir hava kütlesi oluşmasına yol açtı. Isınan hava yükselir prensibinde olduğu gibi bu hava parseli sürekli yükselme eğilimi gösterdi ve deniz yüzeyinden 1 km yukarıya doğru düşey yönde hava hareketlerini artırdı. Sizin tatiliniz usulca devam ederken atmosferde işler hareketlendi. Isınan havanın yükselmesi, güçlü dikey rüzgarların artmasına yol açtı. Atmosferin birinci kilometresinde düşey gelişimli bulut oluşturmaya başlayan ve dolayısıyla etrafındaki havayı da ısıtan hava parseli yüksele yüksele atmosferin 11. kilometresine kadar ulaştı ve hortumu oluşturacak yapı taşları artık hazırdı. Dünyanın dönme hızı, ısınan havanın yükselme ve yukarı seviyedeki aşırı soğuk havanın çökme eğilimi; dakikalar hatta saniyelerle sınırlı sürelerde düşey gelişimli buluttan bir huni oluşumuna ve onun yere değmesiyle de hortumun başlamasına yol açtı. Sonrası malum o kaos görüntüleri, kargaşa, bağıran insanlar, ne yapacağını bilmeyen görevliler... Ve tabii ki gönüllü kameramanlar yine devredeydi.
Küçük bir nükleer santralde üretilen enerji kadar enerji barındırabilen hortumlar çelikleri bir kağıt gibi eğip bükebilecek, arabaları savuracak, çatıları uçuracak, evleri ve kentleri yıkacak güçte olabiliyor. Tonlarca ağırlıktaki kamyonları da sürükleyip fırlatıp atabiliyor. Böylesine büyük bir güçten söz ederken bir insan ağırlığının neye güvenerek orada çekim yaptığını ya da güvenlik güçlerinin tedbir almadan olay yerinde dolaşmalarını anlamak gerçekten güç.
SAYILARI ARTACAK
Hortumlar Türkiye’nin kıyı şeridi boyuca ve Anadolu platosunda bugüne kadar belli dönemlerde düzenli olarak yaşanan hava olaylarından. Küresel iklim değişikliğiyle birlikte giderek de sayıları ve şiddeti de artacak. Bu ara popüler olmasının sebebi; İstanbul’da daha sık yaşanmaya başlanması dikkat çekiyor. Küresel iklim değişikliği ile birlikte hava sıcaklıkları artıp, küresel sirkülasyonlar değiştiğinden oluşum yerleri ve zamanları sürpriz yapacak olsa da hortumlar yaşanmaya devam edecek maalesef...
Hortumlar öyle yağmur, rüzgar, sis ya da kar gibi hava olaylarından biri değil ne yazık ki... Resmi kaynaklar öyle kabul etmese de ‘doğal afet’. Yağmur altında yürümeye, rüzgara karşı koşmaya ya da kar yağışında yürüyüş yapmaya alışkın bizler için kabul etmesi biraz güç ama hortum başladığında kesinlikle korunaklı kapalı alanlara (mümkünse yer altına) saklanmak, hortum bitene kadar da ortaya çıkmamak gerekiyor. Aksi halde bugüne kadar can kaybı olmadan atlatılan hortumlar yakın gelecekte çok sayıda can kaybıyla sonuçlanabilir. İstanbul’da yaşanmaya başlayınca hortumu tanıyan bizler, can kaybı yaşandığında onu afet gibi görmeye başlayacağız korkarım ki... Can kayıpları yaşanmasın diye şimdiden önlem alalım, biraz bilinçlenelim, ciddiye alalım, Türkiye’de başımıza gelecek afetler neler, neler yapılmalı, afet öncesi ve sonrasında ne tür tedbirler alınmalı öğrenelim ve öğretelim lütfen...