33. İstanbul Film Festivali’nin biletleri 22 Mart’ta satışa çıkıyor. 200’den fazla film arasından ne izleyeceğine karar veremeyenlere birkaç tavsiyede bulunayım, biraz da kılavuz kargalık yapayım...
Önce izlediğim ve beğendiğim filmler: Pawel Pawlikowski’nin “Ida”sının geçen yılın en iyi filmlerinden biri olduğunu Polonya filmleri hakkındaki yazımda belirtmiştim. Altın Lale için yarışan “Papusza” için o kadar heyecanlı değilim, ama lirizmi için listenize eklerim. O listede elbette Andrzej Wajda’nın Lech Walesa biyografisi “Walesa” ile Lech Majewski’nin Dante’nin “İlahi Komedya”sından esinlendiği “Köpeklerin Tarlası” da kendi listemde...
Sanatsal açıdan hakiki bir heyecan duymak isteyen varsa zamanımızın en özgün auteurlerinden Tsai Ming Liang’ın “Batı’ya Yolculuk” adlı filmini asla kaçırmamalı. Tayvanlı ustanın 14 plandan oluşan 56 dakikalık bu yapıtı sinemada hareket, yani hız ve zamanın birbirine orantısı üzerine bir etüd. Bir Budist rahibin Akdeniz’in en hareketli liman kentlerinden Marsilya’da çok yavaş adımlar atarak yaptığı bir tür hac yolculuğunu görüntülüyor. Festival’deki diğer Tsai Ming Liang filmi “Sokak Köpekleri”ni de iple çekiyorum.
Bir başka sevdiğim yönetmen olan Denis Villeneuve’ün de iki filmi birden var programda. “Next Floor” adlı başyapıt düzeyindeki kısa filminin yanı sıra “Polytechnique” ve “İçimdeki Yangın” adlı uzun metrajlarına bayılırım. Kanadalı Villeneuve’ün star kadrolu Hollywood işi “Tutsak”tan kuşkuluyum ama Jose Saramago’nun “Kopyalanmış Adam” romanından uyarladığı “Düşman”ı çok merak ediyorum. Tayfun Pirselimoğlu’nun Hitchcockyen “Ben O Değilim”i de bu romanı akla getiren ama çok daha enigmatik bir film olarak kaçırılmazlar listesine eklenmeli. Kanadalı gözdelerimizden yana şanslıyız bu yıl: Atom Egoyan “Şeytan Düğümü” ile Ustalar’da, Robert Lepage “Üçleme” ile Uluslar arası Yarışma’da.
Ulusal Yarışma’da izleyiciyi hem biçim hem içerik olarak çok şaşırtacak bir film “Nefes”in yönetmeni Levent Semerci’den geliyor: “Ayhan Hanım”. En azından beni şaşırttı ve memnun etti! “Mavi Dalga”nın ardından yine iki genç kadın yönetmenin, Esra Saydam ve Nisan Dağ’ın imzasını taşıyan “Deniz Seviyesi”ni ise hevesle bekliyorum. “Lüks Otel” ile umut veren ama bence hak ettiği ilgiyi görmeyen Kenan Korkmaz “Gittiler” ile bu kez spotların altında. Kadın sinemacılar yine zımba gibi belgesellerle Türkiye gerçeğini isyanı bastırılmamış / düzenle çarptırılmamış bakış açılarından sunacak.
Belgesel sinemanın ustalarından Errol Morris “Meçhul Malum”da bu kez ABD’nin eski Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’i koltuğa oturtmuş... “Yüzyılın İtirafları”nda McNamara’ya söylettikleri misali malumu ilam ettirmiş. Yeni Rumen sinemasının öncüsü Cristi Puiu “3 Oyunculuk Egzersizi”nde ilginç bir deneysel - belgesele imza atıyor.
Alain Resnais’yi son filmi “Riley’nin Hayatı”nda bir kez daha ışıldattığı dehasıyla anmayacak olan sinefil demesin kendine. Bertrand Tavernier’nin politik sinemaya muzip katkısı “Dışişleri” her görüşe lazım! Muhammad Rasoulof da “El Yazmaları Yanmaz” ile aynı kategoride. İnsan Hakları - FACE Ödülü için yarışan Rithy Panh filmi “Eksik Resim”, Meksika yapımı “Altın Kafes” ve Boşnak yönetmen Jasmila Zbaniç’in “Sesini Duyuramayanlar İçin”i listenin üst sıralarında. Alexandros Avranas’ın yeni Yunan sinemasının çizgisindeki “Şiddet Güzeli” Festival’in tasdikli en iyilerinden biri, kesinlikle kaçırılmamalı.
Biraz muzırlık etmek isteyene Alain Giraudie’nin “Göldeki Yabancı”sı, janr sinemasıyla oyunlar arayanlara Hiner Saleem’in “Tatlı Biber Diyarım”ı, Fabio Grassadonia ve Antonio Piazza’nın “Salvo”su, Berlin’de Altın Ayı kazanan “İnce Buz, Kara Kömür”ü gider. Ama beklentileri yüksek tutmadan!