İstanbul başkanını arıyor. Medeniyetler şehri. Halifenin payitahtı. Osmanlı asırlarını üzerinde taşıyan mekân. Fatih Camii, Sultanahmet Camii, Ayasofya, Süleymaniye Külliyesi, Beyazıt Camii, Büyük Çarşı, Haseki mahallesi, Fatih mahallesi, Koca Mustafa Paşa mahallesi, Eyüp Sultan semti, Üsküdar Hüdai Külliyesi, boğazlar boyunca sıralanan kültür ve tarih... Gittikçe devasa yeni yerleşim yerleri, yeni semtleri, rezidanslar, yeni kuleler... Onlarca üniversite, yayın evleri, kültür merkezleri. Büyük trafik kaosu. Her adımda siyahlar, Uzak Asyalılar, Avrupalılar gibi farklı millet ve kıtalardan insanlar. 16 milyonun üstünde yaşayan nüfus. Zenginliğin, yağmanın, eğitimin, kültürün mekânı. Bizim gibi Anadolu'dan ona kültür ve eğitim için koşanların hülyası. İstanbul çok şey taşıyor içinde.
Artık İstanbul'da dev gibi imkânlar ve dev gibi sorunlar var. Kira ve konut birinci sırada geliyor. Büyük bir deprem gelecek ve bundan dolayı da sadece ucuz ev değil, içinde ölünmeyecek ev de olması lazım. İnsan önce hayatını sürdürmek ister. Bundan dolayı İstanbul'un kendisine aradığı başkanda milletin arayacağı şey, bunu bulduğuna inanmasıdır. İstanbul başkanı olacak kişinin orta ve alt sınıfın konut sorununu çözecek yeteneği, tecrübesi ve buna inanan bir duygusu var mı? Muhafazakâr siyaset bu konuda epeyce başarılı. Konut üretiminde Türkiye tarihinde çok işler yaptı. TOKİ'ler ile bütün Anadolu baştanbaşa temiz, kaloriferli, sağlam, park ve çevre düzenlemesi olan evlere kavuştu. Deprem, bunu daha yakından gösterdi. Lüks konutları yıkılanlar TOKİ evlerine koştu Malatya'da.
Muhafazakâr siyaset, her zaman mühendislik geleneğiyle devam etmiş. Demirel, Erbakan, Özal... Hepsi de mühendis. Türkiye'yi barajlar, su kanalları, otobanlar, telekomünikasyon, sanayi organizasyonlarla donattılar. Erdoğan da bunu sürdürdü. Çok daha büyük yapılar yaptı. Havaalanları, duble yollar, hastaneler, köprüler, TOKİ yerleşim alanları... İstanbul, inşaat ve mühendislik alanında aradığı başkanı AK Parti adayında karşılığı var. Kurum, bu alanda tecrübeli ve başarılı bir mühendis. İstanbul'un en acil sorunu olan ucuz ev ve sağlam ev beklentisine karşılık verecek motivasyona ve tecrübeye sahip. Devrem sonrasında ev kazanacak demiştim ve de öyle oldu. İstanbul seçimlerinde de yine ev kazanacak. Yani en hayati talep olan makul kira ve depreme dayanıklı evler.
Muhafazakâr siyasetin mühendislik tecrübesini artık yeni bir tarzla ileriye taşıması gerekir. Hele ki İstanbul bu açıdan daha da önem taşıyor. İstanbul'u Suriçi ve kamu binaları başta olmak üzere yeni bir mimari tarzla inşa etmeli. II. Abdülhamit dönemi milli mimari, bu açıdan özgün bir tarzdır. İlham verebilir. Aslında İstanbul mimarisi de diyebiliriz buna. Kemaleddin Bey'in öncülüğünde yürür. İstanbul'a, İstanbul havasını veren eserler kazandırılmalı. Paris'te, Londra'da, Berlin'de olanlardan değil.
Mühendislik talebi İstanbul'un bedenidir. Ancak İstanbul'u İstanbul yapan onun ruhudur. Yahya Kemal ve Tanpınar bu ruhu terennüm edip dururlar. Bu ruh mühendislik ötesinde kültür ve medeniyet cephesiyle ilgili. Kitaplar, sanat evleri-atölyeleri, yayınevleri, sinemalar, resim galerileri, müzeler, sokak ve meydan düzenlemeleri, müzik salonları, sanatçılar, düşünürler, aydınlar... Bütün bunlar İstanbul'da doğmaya zorlamalı kendisini. Batı'dan doğanlar da gelsin. Ama önce İstanbul'un doğması için destekler, arayışlar, akımlar, çalışmalar, ortamlar olmalı. Ruh İstanbul hayalimiz olmalı. İstanbul'da rüyaya yatmalıyız.
Ruh İstanbul ile yağmalanan, taşralaşan, Batıcı züppe mekânlarına dönüşen, müteahhitlerin siluetlerini belirlediği şehir haline gelen, kubbe ve minarelerin post-modern ucube kulelerine yerini kaptırdığı halinden çektiği azabı az da olsa dindirebiliriz.
Mühendislik ve kültür içinde yeniden kaynayan İstanbul, yeniden Yahya Kemal'in ifadesiyle "Türk İstanbul" ya da "Müslüman İstanbul" kimliğini keşfedebilir.