Bazı konular vardır ki, tekrar tekrar yazmaktan usanırsınız...
Hiç kimse aynı sözleri tekrarlayıp durmaz, ayrıca da okuyan kadar yazanı da bunaltır.
Başörtüsü yasağı da böyle bir şey!
Yaz yaz dilinizde tüy biter ancak bazılarının laftan anlamadığını görünce susup oturmak elimden gelmiyor maalesef.
Bazısı dediğim de “iletişim ve dayanışma” sağlamaktan öte hiçbir görevi ve yetkisi olmayan Türkiye Barolar Birliği ve şubesi olan İstanbul Barosu’ndan bahsediyorum.
Müzmin başörtüsü düşmanlığı yapan Türkiye Barolar Birliği’nin İstanbul şubesi Danıştay’ın ilk kez temel hak ve özgürlükleri koruma görevini yerine getiren bir yargı organı gibi davranmasından ve bir hakkın ihlalinin önündeki engeli kaldırması için attığı adımdan sanki Danıştay insan haklarının hilafına bir adım atmış gibi “kaygılıyız” diye tepki göstermiş ve bir de açıklama yayınlamış!
Kaygılılarmış. Hem de çok kaygılılarmış!
Neden?
Danıştay, İstanbul Barosu’na kayıtlı avukat Figen Şaştım’ın “TBB’nin meslek kurallarına ilişkin 20. maddenin iptaline ilişkin talebini kabul ederek” başörtülü avukatlara yargının her aşamasında uygulanan başörtüsü yasağını verdiği tarihi kararla ortadan kaldırmış olmasından acayip kaygı duymuşlar.
Niye şaşırıyorum ki değil mi?
Sonuçta Beyoğlu’ndaki kapısında daha düne kadar “Başörtülü olanlar bu kapıdan içeriye giremez!” uyarı levhası asılı (kaygıları olduğuna göre uyarı da duruyor olmalı) İstanbul Barosu’ndan bahsediyoruz.
***
Figen Şaştım bir cesur yürek.
17 yıllık avukat. İmam Hatip Lisesi’ni de sayarsanız tam 20 yıldır bu ülkede başörtüsü zulmüne maruz kalan birisi. Figen Şaştım “Bir yıl önce kendi içinde ciddi bir kopuş yaşadım. Sonuçta 20 yıl bu yasakla yaşamak çok ağır, bu yasak yalnızca meslek anlamında götürüsü olan bir yasak da değil. Öyle bir yasak ki, kişisel anlamda psikolojik boyutları olan, sosyolojik boyutta açmazlarını travmalarını yaşadım. Baro odalarında sizi istemiyorlar, sizi derdest edip atmaya çalışıyorlar. Adliye koridorlarında arkamdan başka meslektaşlarım tarafından başörtüm çekildi açılmaya çalışıldı. Keşiflere gittiğinizde bilirkişi heyeti, hakim ‘sizi bu şekilde istemiyorum’ diyerek rencide ediyor. Duruşma salonunda hakimin ‘bu kadını salondan atın’ bağırmasına maruz kaldım tıpkı Merve Kavakçı’nın TBMM’den atılması gibi atılmaya çalışıldım. Anayasa’da olmayan, mevzuatta olmayan, hukuksuz ve kanunsuz bir düzenleme var ve bizler o düzenlemenin mağdurlarıyız. Yıllarca zaten kendimce sivil itaatsizlik eylemleri yapıyordum.”
Bu yaşadıklarını kaldıramayıp Danıştay’a tam bir yıl önce Aralık ayında dava açmış. Ne annesiyle paylaşmış ne babasıyla ne de bir yakın arkadaşıyla.
“Sadece” diyor Şaştım “Sadece davayı açtıktan 7-8 ay sonra İstanbul Barosu özellikle başörtülü genç stajyer avukat arkadaşlarımızı çok mağdur etti. İnanılmaz sorunlar yaşıyorlardı. Baronun kapısında “Başörtülü olanlar giremez” yazıyordu. O kapının önünde bir basın açıklaması yaptık ve basın açıklamasını ben okudum. Sonrasında arkadaşlara dava açtığımı söyledim. Belki örnek teşkil eder başka dava açan arkadaşlar da olabilir” diye düşünmüş. Ancak üzerinde durulmamış ve Şaştım da bir daha bir şey söylemeyip konuyu kapatıp dava sonucunu beklemiş.
***
Geçen hafta Perşembe günü bir arkadaşı vermiş müjdeyi. Evdeymiş ve yine tek başınaymış.
Önce inanamamış. Kararı okumuş internetten ve şükür secdesine kapanmış ve dakikalarca ağlamış...
“Zulümle abad olunmaz. Bu benim için verilmiş bir karar değildi. Yıllardır bu zulümle yaşayan on binlerce sessiz mağduru ve kahramanı var. Bir gün bu on binlerce sönmüş hayat için adalet ve hak tecelli edecekti ve hak tecelli etti.”
Böyle diyor Figen Şaştım.
Tüm meslek odaları için emsal teşkil eden bir kararın mimarı oldu başvurunun sahipliğini yaptı. Bundan sonraki süreçte kamuda çalışan bir cesur yüreğe ihtiyaç var; bir mühendis, bir öğretmen ve bir doktor...
Yargıya bu kararı mesnet ve kaynak göstererek dava açacak bir cesur yürek...
Belki de Figen Şaştım gibi on binlerce meslektaşına özgürlüğün yolunu açacak...