“Şu sıralarda en fazla eleştirilen ülke hangisi?” sorusuna cevap vermenizi istesem, herhalde aklınıza “İsrail” gelmez. Tabii eğer gelişmeleri yakından izlemiyorsanız...
Netanyahu hükümetişu sıralarda içeriden ve dışarıdan eleştiri bombardımanı altında; düne kadar ‘müttefik’ gözüyle baktığı, kendisine zarar vermeyeceklerini düşündüğü çevreler, yazarlar, siyasiler ve bürokratlar birbiri peşi sıra politikalarını yerden yere vurmakla meşguller...
Türkiye’yle arasını düzeltmeye kendisine nefes aldıracağı için önem veriyor İsrail...
İsrail kuruluşunun 66. yıldönümünü kutluyor. Bugün öğle saatlerinde kornalar çalacak, herkes esas duruşa geçecek Tel Aviv’de; bizde 10 Kasım’larda yapıldığı gibi... Bu yıldönümünü biraz da sıkışıklığını unutturma amaçlı kullanmak niyetinde hükümet...
İlk beklenmedik hücum, herhalde duymuşsunuzdur, ABD dışişleri bakanı John Kerry’den geldi. Birileriyle konuşurken, “Böyle giderse” demiş Kerry, “İsrail günümüzün Güney Afrikası olur; ‘apartheid devleti’ne dönüşür...” Ağır bir söz... Derhal kınamalar yükseldi Netanyahu ve çevresinden; Kerry sözünü geri alır gibi oldu, ama etkisi hâlâ sürüyor...
Ardından 1994’ten beri İsrail’le ‘barışık’ Ürdün’den beklenmeyen bir hücum geldi. 1991-1993 yılları arasında Ürdün hükümetinde dışişleri bakanlığı yapmış Kamel S. Abu Jaber, Jordan Times gazetesinde, içinde Hitler’in adının da geçtiği ‘Büyük Siyonist yalanı ve önümüzdeki görev’ başlıklı zehir zemberek bir yazı yayımladı.
Hemen yazının çıktığı gün Ürdün büyükelçisi eline nota tutuşturulmak üzere İsrail dışişleri bakanlığına çağrıldı. Yazı ‘anti-Semitik’ imiş... İsrail’in Amman büyükelçiliği de, yazıyı yayımlayan gazeteye, “Derhal özür dileyin” baskısında bulundu. Büyükelçi “Ülkemde tatildeyim” dedi çağrıya; Jordan Times yayın yönetmeni Samir Barhoum da, “Ne özrü, az bile yazmış” diye de yorumlanabilecek bir cevapla yetindi. Ürdün Gazeteciler Cemiyeti başkanı Tareq Momani de, “Burası özgür bir ülke; bugün de basın özgürlüğü günü” diye İsrail’in girişimini protesto etti...
En ağır darbelerden biri de, Amerikan medyasında İsrail’in yakın dostlarından biri olarak bilinen New York Times yazarı Thomas Friedman’dan geldi... Friedman, ABD’deki kumarhanelerinden kazandığı milyarları İsrail’e aktaran Sheldon Adelson üzerinden verdi mesajını, ‘Sheldon: İran’ın en yakın dostu’ başlıklı makalesi ile...
“İran da Sheldon da İsrail’in 2.7 milyon Filistinli’nin yaşadığı toprakları işgali altında tutmaya devam edip onlara devlet kurma izni verilmesini istemiyor ve dünyanın ‘Bu durumda Filistinlilere oy hakkı verilsin’ talebine yol açıyorlar; İsrail buna direnince, dünyadan tecrit ediliyor” tezini işliyor Friedman...
Kerry’nin “İsrail eski Güney Afrika gibi ‘apartheid devleti’ne dönüşüyor” demesinin altında Friedman’ın tezi yatıyor... Abu Jaber’in ‘büyük Siyonist yalanı’ ile kast ettiği de bu; İsrail’in ‘iki devletli’ bir çözüme taraftarmış görünmesi yani...
Sırada İsrail istihbarat örgütü Mossad’ın 1989-1996 arasında başkanlığını yapmış Shabtai Shavit ile iç istihbarat örgütü Shin Bet’in eski başkanlarından Carmi Gillon var... Cumartesi günü katıldığı bir programda, Shavit, “İsrail kendi yasalarını uygulamayan hukuk-tanımaz bir ülke durumunda” deyince, onu dinleyenler arasında bulunan Gillon da, “Hükümet bu sorunu çözmek istese Shin Bet’e talimat vermesi yeter; örgüt için ‘yapılamaz’ bir şey yoktur, ancak ‘yapmam’ derse hareketsiz kalır Shin Bet” diye eleştiriye destek çıkmış...
‘Bu sorun’ dedikleri, hızını son haftalarda iyice artırmış radikal Musevilerin Filistinli hedeflere yönelttikleri saldırılar... Gazetelerde ‘fiyat etiketi’ adıyla anılan bu saldırıların sonuncusu bir camiye yapıldı ve saldırganlar caminin iç duvarlarına İbranice çirkin sözler yazdılar...
Netanyahu‘fiyat etiketi’ saldırılarına güya karşı; ancak engellemek ve saldırganları cezalandırmak için kılını kıpırdatmıyor... Saldırganların amacı, Filistinlileri asırlardır yaşadıkları yerlerden göçe zorlamak...
Özet durum şu: Dünyanın gözünde değeri düşüyor İsrail’in...