Sabah namazında aldık haberini…
"Filistinli Ebu Salah şehit olmuş…"
Beyaz bir kefene sarmışlar onu, cennet kundağına sarılmış gibi, belden aşağısı olmadığı için bir çocuk kadar kalmış bedeni.
Sabah namazında aldık haberini…
"Filistinli Ebu Salih şehit olmuş." Daha evvelki hain İsrail saldırısında bacaklarını kaybetmişti. Ama yılmamış, vazgeçmemiş, cihattan ayrı düşmemişti… Biz onu tekerlekli sandalyesinde Davut Peygamber misali mancınığıyla savurduğu taşlardan tanırdık. Sabah namazında haberi geldi, şehit düşmüş… "Müminlerden Allah’a karşı yüklendikleri görevi yerine getiren kişiler vardır. Kimi Allah uğrunda canını vermiş, kimisi de beklemektedir. Bunlar hiçbir şekilde sözlerinden caymamışlardır." (Ahzab, 23)
***
"Elimizden ne geliyorsa onu yapalım hocam" diyor üniversiteli genç kızlar… Etrafımda dolanıyorlar, İngilizce Arapça haberler, Kudüs hakkında sosyal medyada açılan anketler, oylamalar, protestolar, mitingler… "Elimizden ne geliyorsa yapalım hocam…"
Ellerime bakıyorum onlar böyle dedikçe, ilk kez görmüşüm gibi, artık yaşlanmış çaresiz ellerime… Mescid-i Aksa’yı özleyerek, Filistin’i hayal ederek, Kudüs’ü ve şehitleri selamlayarak pankart taşımış, megafon tutmuş, bildiri imzalamış, şiir yazmış ellerime… Hangi genç Müslümanın ellerinden geçmemiştir ki Kudüs… "Tamam…" diyorum başımda Kudüs’ün pervaneleri gibi dönen üniversiteli kızlara "Tamam… Elimizden ne geliyorsa yapalım"… Sonra bir kısmı pankart yazmaya başlıyor, bir kısmı gece namazında dua edelim diyor. Allahım ellerimiz ne kadar da küçük ve ellerimiz ne kadar da kısıtlı. Allahım ellerimizden hiçbir şey gelmiyor aslında…
Sonra gece namazına kalkıyoruz, sessizce birer çiçek gölgesi gibi mescide doluşmaya başlıyorlar. Secdelerde dua edersek daha iyi olur diyor birisi, diğerleri ona hak vererek yerlere kapanıyorlar. Fetih suresi okuyacaklarmış, değişik illerden haberler geliyor, on tane, elli tane, yüz tane fetihler, binlerce Fatihalar, binlerce Allahümme Salli’ler, gecenin içinde pırlantalar gibi parlıyorlar… Bembeyaz avuçlarını sanki gökyüzünden akmakta olan bir çeşmeye tutarmış gibi açıyorlar talebeler. "Elimizden ne gelirse yapalım hocam"…
Kudüs kanayan haliyle, Gazze cihad eden sebatıyla bizim öğretmenliğimizi yapıyor. Cihad ve Şehadet manaları, uzak ütopyalar olmaktan çıkıp, hayatın gerçeği haline dönüşüyorlar. "Allahım" diyor genç üniversiteliler… "Sen bize de cihadı ve şehadeti nasip et"… Sessizce ağlayarak, aminlerden bir deniz yapıyorlar. Sessizce değişiyor gece, sessizce değişiyor çocuklar... Bunların hepsini Kudüs yapıyor…
Kafirlerin hesap edemediği budur: Onların zulmü arttıkça, bizden şehadet coşkusu yükselir!
Devlet büyüklerimizden beklediğimiz Ümmetin bu hicranına dair hassasiyete sahip çıkmalarıdır. İsrail’le imzalanan antlaşma iptal edilsin, bozulsun…