İsrail’in kanlı Gazze saldırısının ABD’deki Başkanlık seçiminin hemen sonrasına rastlamasının anlamı var. Obama, belki de kendisinden önceki Amerikan Başkanlarının birçoğu gibi, Ortadoğu bölgesinde süregelen İsrail-Arap ihtilafının ABD’nin bölgeyle ilgili stratejik çıkarlarına zarar verdiğini görüyor ve bu sorunu çözüme kavuşturmak istiyor.
Bunu isteyen ilk başkan da Obama değil. Hatta Cumhuriyetçilerin bu konuya yaklaşımı Demokratlardan çok daha keskindir. Bazılarına tuhaf gelecektir belki, ama bu sorunu çözmeye en yakın görünen başkan, Irak ve Afganistan’ı işgal edip yüz binlerce insanın kanını akıtarak bütün dünyanın nefretini kazanan “oğul Bush”tu. Ülkesi 11 Eylül saldırısına uğrayınca güvenlikle ilgili postları ve dış politikanın dümenini Siyonist eğilimli neo-conlara bırakıp kenara çekilmeden önce Filistin sorununu “iki devletli çözüm” temelinde çözmek için başlattığı girişimler şimdi hatırlanmıyor bile.
Oğul Bush’un seçim kampanyasının yöneticisi James Baker, daha önce baba Bush döneminde Dışişleri Bakanlığı yapmış ve “koskoca bir Arap dünyasını karşımıza almak pahasına her durumda İsrail’in arkasında yer almaya devam etmemiz mantıklı değil” mealindeki sözleri üzerine mevkiini terk etmek zorunda kalmıştı. Zaten baba Bush, Amerikan siyasi tarihinde tekrar aday olduğu halde ikinci dönem seçilemeyen iki ABD Başkanından biri oldu. Diğeri de Jimmy Carter’dır ki Filistin meselesini sona erdirmek için “iki devletli çözüm” fikrini o günden beri savunmaya devam ediyor.
Dolayısıyla Obama’nın da bu konuda İsrail karşıtı bir pozisyon alması şaşırtıcı değil. Bunun adının Hüseyin olmasıyla falan da alakası yok! Hatta Obama’nın bu politikasının Yahudi destekçileri de var. Her ne kadar ABD’deki güçlü Yahudi lobileri İsrail’deki statükoyu biraz da dinî-ideolojik etkenlerle desteklemeye devam etseler de “ABD’nin çıkarların İsrail’in çıkarların önünde tutulmasının Yahudilerin de yararına olduğunu” düşünen Amerikalı Yahudilerin hiç değilse sayıca daha fazla olduğu biliniyor. Obama’nın ilk döneminin başında oluşturulan J Street grubunun “lobi olarak” ağırlığı ve etkisinin AIPAC grubunun yanında solda sıfır kalmış olması bir tarafa, son seçimde hem İsrail yönetiminin hem de ABD Yahudi lobilerinin açık tavrına rağmen Obama’nın Amerikan Yahudilerinin yaklaşık yüzde yetmişinin oyunu almış olması öbür tarafa...
Obama bu sorunu sırtına “Yahudi düşmanı” etiketinin vurulmasına imkân vermeksizin çözmek istiyor. Bu stratejiyi görebiliyorsunuz. Bir de Demokratlarla Cumhuriyetçilerin uzlaşmasını sağlamak istiyor olmalı. Bu yüzden “cumhuriyetçi” kimliğiyle bilinen eski CIA Başkanı Petraeus’un Savunma veya Dışişleri koltukları için adı geçerken başına gelen olayın farklı boyutlarını düşünmek gerekiyor. Bu arada yine eski cumhuriyetçi senatör Chuck Hagel’in adının da yine yeni Demokrat kabinede Dışişleri Bakanlığı mevkii için konuşuluyor olması anlamsız değil. Hagel “ABD’nin İsrail’le tarihi ilişkileri Arap ve İslam dünyasıyla ilişkilerimiz pahasına yürütülmek zorunda değil” şeklindeki sözleriyle hatırlanan bir siyasetçi.
Peki, Obama yönetiminin İsrail’in kanlı saldırılarını derhal “kendini savunma hakkı” diyerek onaylaması iki ülkenin yönetimleri arasında bir ihtilaftan söz etmeyi anlamsız hale getirmiyor mu?
Aslında Obama yönetiminin gösterdiği bu tepki daha çok İsrail saldırılarının zamanlamasının önemini gösteriyor. Amerika’da yeni yönetimin taşlarının yerine oturması için kan gövdeyi götürürken, özellikle yeni kabine Senato onayına sunulacakken Obama istese de başka türlü bir tepki veremezdi. Yani “Gazze saldırısı bundan bir ay sonra yapılabilir miydi, yapılsa aynı desteği görebilir miydi” diye düşünmek gerekiyor. Bu bir.
İkincisi: İsrail ABD’nin, stratejik müttefiki bile değil, adeta uzantısı durumundaki bir ülke. Bizim için Kıbrıs’ın durumunu düşünün. Hatta Kıbrıs’ı bırakın, Azerbaycan’ı düşünün. İki ülke arasındaki ihtilaflar dışarıya karşı dile getiriliyor mu?