İsrail’in geçen hafta Suriye’deki bir askeri üs ile askeri konvoya yaptığı saldırı üzerine devlet başkanı Esad bir açıklama yaptı, İsrail’in Suriye istikrarını bozmaya çalıştığını ileri sürdü.
Demek ki Suriye gayet istikrarlı bir yer, İsrail saldırı düzenlemese her şey yolunda gidecek. Ayrıca Esad Suriye ordusunun İsrail ile baş edebilecek kapasiteye sahip olduğunu da belirtti, büyük Suriye ordusunun gücünden dem vurdu. Anlaşıldığı kadarıyla bu ordu gücü o kadar büyük ki ülke topraklarına saldırı yapan bir uçağı vurmak için yerinden kalkamıyor. Buna karşın Türkiye uçağını vurma konusunda hiçbir tereddüt yaşanmayabiliyor.
Esad’ın baş düşman olarak Türkiye’yi gördüğüne şüphe yok, bunu zaten biliyoruz. Bilemediğimiz İsrail ile ilişkisi. Yıllar boyu Golan sorunu nedeniyle savaş halinde olan, çatışmaların barış değil ateşkes ile kesilmesine rağmen yüksek gerilim yaşayan bu iki ülke ilişkisi bugün karmaşık bir boyut kazanmış gibi gözüküyor. Üstelik İsrail, Suriye’de iç savaş yaşanmasından itibaren ilk dış askeri müdahaleyi yapan ülke olarak bölge dengelerini de daha karmaşık hale getirmiş durumda.
Hedef İran
İsrail’deki yeni hükümetin daha önceki açıklamalarından da anlaşıldığına göre, esas hedef İran. Suriye’ye düzenlenen operasyona yönelik yapılan açıklamalara göre İsrail, Esad’ın İran ile olan ilişkilerini açık bir tehdit olarak görüyor; ki bu konuda Türkiye ile aynı çizgide yer aldığı ileri sürülebilir. İsrail ayrıca Suriye yönetiminin kaos ortamına Lübnan’ı da dahil etmeye çalıştığını iddia ediyor.
İran menşeli askeri malzemelerin Hizbullah ve diğer bazı örgütlere Suriye tarafından taşındığı iddia ediliyor; üstelik bu malzemeler arasında kitle imha silahlarının bulunduğu ileri sürülüyor. Dolayısıyla bunları bombalayarak İsrail’in ne kadar kararlı olduğu beyan ediliyor.
İsrail’in kararlı olduğu konu, Lübnan’da yeniden İran-İsrail karşılaşması yaratacak bir iç karışıklığa izin vermeyeceği. Bu durumda İsrail’in İran ile olan mücadelesini Suriye’de ve Suriye ile sınırlı tutmaya çalıştığı söylenebilir. Bu çabanın Türkiye açısından da yararlı olduğu söylenmeli. Ancak İsrail’in Suriye topraklarını bombalarken Esad rejimini devirmeye mi yoksa ehlileştirerek yeniden muhatap haline getirmeye mi çalıştığı açık değil.
Türkiye’nin rolü
İsrail, Esad’ın İran ile bağlarını kesmesini, ancak koltuğunu tümüyle İslami referansları olan muhalefete devretmemesini tercih ediyor. Bu durumda Esad’a yakın çevrelerin yeni rejimdeki yerlerini garanti altına alacak dış desteğe ihtiyaç var demektir ve bu desteğin İran dışındaki bir ülke olması anlamlı.
Türkiye, İsrail saldırısını kınayarak Esad’ın olmasa da ona yakın çevrelere güven verecek bir tutum sergiledi. Bu, farklı kesimlerle diyalog sağlanmasına katkı sağlayabilir. Muhalefet ile diğer kesimleri bir arada tutabilecek yeni rejim konusu, zaten Suriye ile ilgili girişimlerin özünü oluşturuyor ve anlaşıldığı kadarıyla İsrail’in tutumu bu bakımdan Türkiye’ye alan açıyor.
Bununla birlikte, İsrail’in sert tutumu İran’ı Suriye’ye daha fazla karışmaya teşvik ediyor. Bu durumda da zaten aralarında derin anlaşmazlıklar olan İran ile Türkiye’nin Suriye konusunda daha da karşı karşıya gelme riski bulunuyor. Üstelik topraklarında Patriot bulunan Türkiye, İran’ın karşısına aynı zamanda NATO’yu da koymuş oluyor.
Türkiye, İran ile doğrudan karşı karşıya gelmek ve Suriye batağına askeri olarak dahil olmak istemediğine göre, İsrail’in Türkiye ile Rusya’nın Suriye konusunda ortak davranmasını teşvik edecek bir ortam yarattığı söylenebilir. Bilinçli bir eylem midir, bilinmez. Ancak bu tür operasyonlar devam ederse, Türk-Rus işbirliğine daha fazla ihtiyaç duyulacak koşullar olabilir.