Biz ölünün arkasından kötü konuşmayız. Yaşarken bize ne kötülük yapmış olursa olsun inancımız gereği “Allah rahmet eylesin,” der geçer gideriz. Ancak öyle kişiler vardır ki onları ardından bırakın rahmet okumayı lanet okumak bile az gelebilir. Hitler, Stalin böyle kişilere iki örnektir. Ariel Sharon’u , İsrail’de kimi yandaşları “İsrail’in Kralı” ya da “Tanrı’nın Aslanı” olarak hatırlarsa da dünyada milyonlarca insanın gözünde o 1982 Lübnan savaşı sırasında Sabra ve Shatila Göçmen Kamplarında 3 bin 500 savunmasız insanı, yaşlı genç, kadın çoluk çocuk demeden, Falanj (Lübnan’daki Hıristiyan Milis Kuvvetleri) Komutanı Elie Hobeika’nın katletmesini sağlayan, göz yuman, emreden bir kasaptır! İsrail ordusu Sabra ve Shatila kamplarının çevresinde konuşlanmış, kaçmaya çalışanlara engel olmuştur. Sharon “kampa girenler Filistin Kurtuluş Ordusu” nun askerlerini arıyordu,” gibisinden kimsenin inanmadığı, inanamayacağı bir mazereti tekrarladı durdu yaşamı boyunca.
Savunma Bakanı Sharon katliamı önce Filistin Kurtuluş Örgütüne (FKÖ) yıkmaya çalıştı. Falanjistlerin FKÖ tarafından öldürülen komutanları Gamayel’în öcünü almak için “ne yaptılarsa yaptıklarını” savundu; “herşey benden habersiz oldu!” dedi üstüne üstlük! Ancak Suriye Toplumcu Ulusal Parti üyesi Habib Chartuni , Gamayel’i kendisinin öldürdüğünü, cinayetin FKÖ hele de kamplardaki sivillerle hiçbir ilgisi olmadığını açıkladı bişr kaç gün sonra.
“İsrail’den Şam’a” adlı kitabında Hobeika’nın fedaisi Robert Maourun Hatem, “Hobeika, Sharon’un gözüne girmek, bir çete değil, düzenli bir ordu olduklarını kanıtlamak için katliamı yaptığını, “yazdı.
İsrail’de alelacele kurulan ve katliamı soruşturmakla görevlendirilen Kahan Komisyonu Sabra ve Shatila’dan İsrail ordusunun dolaylı sorumluluğunu illan etti. Savunma Bakanı Sharon’un “kan dökülme tehlikesini, toplu katliamların olabileceği ihtimalini,” göz önüne almayarak görevini kötüye kullandığını da raporuna ekledi. Dahası, Sharon’un kişisel sorumluluğu altında olan sivil halkı korumak için hiç bir çaba harcamadığını, böylece de görevini kötüye kullandığını ve bakanlıktan alınması gerektiğini 1983 tarihli raporuyla Başbakan Begin’e bildirdi.
Tabi bu İsrail’li bir komisyon raporu. Elbette katliam emrini Falanj milislere Sharon’un verdiğini belirtmeyecektir. Elbette kaçmaya çalışanları yakalayıp yeniden kamplara, ateş ve ölümün kucağına nasıl attığını anlatmayacaktır.
Bu raporu zaten kimse fazla ciddiye almadı. Begin Sharon’un savunma Bakanlığı görevine son verdiyse de kabinede onu bakan olarak tuttu ama somut bir görev vermedi. Derken 21 Şubat 1983’de Time Dergisi Sharon’un Sabra ve Shatila katliamlarının tek sorumlusu olduğunu yazdı. Sharon Time’ı mahkemeye verdiyse de jüri yazılanların, “biraz abartmalı da olsa doğru” olduğu yönünde karar aldı.
Sharon, başbakan olduğu dönemler dahil, yaşadığı sürece bütün dünyada “İnsan Kasabı” bilindi ve boynunda bu yaftayla da öldü. Ona rahmet diler, toprağı bol olsun derseniz kamplarda ölen çoluk çocuk, genç yaşlı 3 bin 500 kişinin kemiklerini sızlatmış olursunuz en azından!