İsrail'in karanlık yüzüne dair çok dikkat çekici bir bilgi ortaya çıktı. 7 Ekim'deki konser katliamında sivilleri "Hamas'ın eline geçmesin" diye İsrailli pilotların öldürdüğü iddiası beraberinde yeni bilgileri getirdi. İsrailli pilotların sivilleri öldürmesinin yasal zemini olduğu ortaya çıktı. Adı "Hannibal Protokolü", hani şu bizim Hollywood sinemasından bildiğimiz Hannibal Lecter karakterinden geliyor. Ve 30 yıl önce Lübnan'da İsrail askerlerinin rehin düşmesinin utancını yaşayan Tel Aviv yönetimi bu protokolü yazmış. Özetle, esir bir İsraillidense, ölü bir İsrailli daha iyidir anlayışı var. Zira ölüler konuşamaz ve hükümetlerin başını ağrıtamaz. Bu yüzden de İsrailli pilotların o gün toplu bir "Hannibal Protokolü" uygulaması gerçekleştirdiği öne sürülüyor. Üstelik iddiayı paylaşan da Haaretz gazetesine konuşan İsrailli savaş pilotu Yarbay Nof Erez, insan dehşete düşüyor değil mi? Son bir not; Yarbay Erez bu açıklamalardan sonra görevden alınmış.
"TAHRAN BİZİ KAZIKLIYOR MU?"
Ermenistan Başbakanı Paşinyan muhtemelen bir süredir kendisine "Tahran bizi kazıklıyor mu?" diye soruyor.
Paylaştığı "Barış Kavşağı Projesi" tam da bu ruh halinin bir yansıması.
Zira Ermenistan 44 gün süren Karabağ Savaşı'ndan sonra Zengezur Koridoru'nu Azerbaycan'a bırakma şartını kabul edip anlaşma imzalamıştı. Ancak o gün bugündür bir adım atmadı. Bu süreçte Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in yardımcılarından Hikmet Hacıyev, "Koridoru Ermenistan ile yapmaktan vazgeçtik" açıklaması yaptı. Zira İran, koridorun kendi topraklarından geçmesini kabul edecek mesajlar verdi. Bakü-Tahran yakınlaşması oldu. Oysa Karabağ Savaşı'nda İran, Ermenistan'a destek vermişti. Bu yüzden Ermenistan Başbakanı Paşinyan telaşla bu animasyonu paylaşıp, "Ermenistan ticaret yollarının kalbi olabilir" mesajı veriyor. Ancak bu süreçte mesele Zengezur Koridoru'nun kontrolünün kimde olacağı? Asya'yı Türkiye üzerinden Avrupa'ya bağlayacak olan koridor kritik önemde ve işletme sürecinin kesinlikle Tahran ya da Erivan yönetimlerine bırakılmaması gerekiyor. Benim tahminim (ABD-Fransa) güvendiği dağlara kar yağan Paşinyan, ülkesinin çıkarı için Azerbaycan ve Türkiye ile yakınlaşacaktır şeklinde. Zira ilk kez Erivan'da düzenlenen AGİT Parlamenter Asamblesi oturumunda Paşinyan'ın yaptığı açıklamayı yabana atmamak gerek. Paşinyan, Ermenistan-Türkiye sınırının üçüncü ülke vatandaşlarına ve diplomatik pasaport sahiplerine açılması konusunun yakın gelecekte olumlu bir şekilde çözülmesini umduğunu ifade etti. Ermenistan-Türkiye sınırındaki Margara kontrol noktası inşaatının hızla bitiriliyor olması da yine bu sürecin bir parçası gibi görünüyor. Ne diyelim Türkiye'ye güvenen yol alır, Batı'ya güvenen yolda kalır...
"KİMSENİN SIRTINA BİNMEDİK"
MHP Lideri Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "50+1 değişmeli" mesajı üzerinden muhalefetin geliştirmeye çalıştığı, "Erdoğan, Bahçeli'yi sırtından atmak istiyor" söylem ve yazılarına sert tepki gösterdi. Bahçeli'nin, "Siyasi hayatımız boyunca hiç kimsenin sırtına binmedik, hiç kimseyi de sırtımıza bindirmedik" ifadesi anlamak isteyen için yeter de artar bile...
Cumhurbaşkanı Erdoğan da zaten öneriyi yaparken "50+1" konusunda Cumhur İttifakı'nın değil, muhalefetin zorlandığını ve Türk siyasetinin kaybettiğini vurgulamıştı. Erdoğan'ın "Mevcutta 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil. Yok altılı, yok on altılı masa..." açıklaması kayıt altında. Şimdi CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in "4 yıl sonraki hedefimiz parti oylarını yüzde 35'e taşımak" sözünü de hatırlayalım ve soralım. Erdoğan'ın önerisi MHP için mi, CHP için mi daha kritik önemdeydi? Zira 2028'e kadar Cumhurbaşkanlığı seçimi yok, 2028'de de Erdoğan aday değil...
Bahçeli'nin "Sayın Cumhurbaşkanıyla diyaloğumuz hasbidir, harbidir, haysiyetlidir. Hakseverlik üzerinedir, saygı ve sevgi temellidir. Hiç kimse de aramıza giremeyecektir" ifadesi de net olarak görülüyor ki, muhalefetin hevesini kursağında bırakmıştır.
MARTILAR ŞEHİRLİ OLDU
Sabah işe giderken çektim bu fotoğrafı...
Martılar boş araziye inmiş, hayırseverlerin atacağı ekmekleri bekliyor.
Belli ki bu tarz beslenmeye alışmışlar.
Oysa denizlerde balık peşinde olmaları gerekiyor.
Ancak vapurdan simit atma ritüeli ile başlattığımız martıları besleme alışkanlığımız belli ki onların da doğasını değiştirmiş.
Martılara bakarken "Acaba yeni nesil martılar balık avlamayı biliyor mu?" sorusu da geldi aklıma, martılar gibi çocukları da hazıra alıştırdık zira. Şimdi "Martıların insanlar tarafından beslenmesinin ne sakıncası var?" diye düşünenler olabilir. İtiraf edeyim biz de evdeki bayat ekmekleri ıslatıp onlara veriyoruz. Ancak işin uzmanları martıların şehri istila etmesinin başta serçe, güvercin gibi küçük kuşlar olmak üzere yaşam alanlarını daralttığını ve doğal dengeyi bozduğunu söylüyor. Martılara ekmek atmak ya da atmamak işte bütün mesele bu, ben bilemedim. Takdir sizin.