İsrail Başbakanı Bibi Netanyahu hala ümitsizce İran’ı, İsrail’i yok etmek için nükleer silah peşinde olan Yeni Nazi Almanyası olarak göstermeye çalışıyor. Bu, Başkan Obama’nın İran diplomasisinin, yaklaşmakta olan büyük bir tehlike karşısında tereddüt ettiğine işaret eden bir senaryo. Yakınlarda İstanbul’da yapılan nükleer görüşmelerde, Obama Yönetimi’ni İran’a “avanta” vermekle suçladıktan sadece iki gün sonra Netanyahu, geçen hafta düzenlenen bir Nazi soykırımını anma töreninde şunları söyledi: “İran rejimi açık ve kararlı bir şekilde bizi yok etme yolunda ilerliyor ve bu amaca ulaşmak için hararetli biçimde nükleer silah geliştirmeye çalışıyor.” Netanyahu’nun İran liderlerinin akılcı olduklarını açıkça reddettiği bu yorum ve röportajların, İran konusundaki herhangi bir tavize karşı siyasi baskı oluşturmak için hesaplandıkları belli.
Fakat sonra ilginç birşey oldu: İsrail Genelkurmay Başkanı General Benny Gantz, Netanyahu’nun İranlılar hakkındaki nitelemelerini alenen sorguladı. Gantz, günlük Haaretz gazetesine, Tahran liderlerinin “oldukça akılcı” olduklarını ve önlerindeki seçenekler göz önüne alındığında, nükleer silah geliştireceklerinden şüpheli olduğunu söyledi. Bu Obama’nın politikasının fiili bir onayıydı: Sadece eğer İran’ın nükleer silah geliştirmesinin durdurulması bir zorunluluk haline gelirse güç kullanmakla tehdit etmek ve o noktaya kadar da yaptırım ve diplomasiye odaklanmak. Üstelik İran henüz nükleer silah geliştirmeye karar vermedi.
Günler sonra bu kez, iç güvenlik servisi Shin Bet’in yakınlarda emekli olan itibarlı başkanı Yuval Diskin, Netanyahu’ya daha sert bir fırça attı. Bay Diskin sakınmadan, Netanyahu ve Savunma Bakanı Ehud Barak’ın mesihvari hezeyanlar içinde oldukları, İsrail halkını İran konusunda yanılttıkları ve güvenilmemeleri gerektiği konusunda uyardı. Diskin geçtiğimiz hafta bir toplantıda şöyle dedi: “Onları yakından gördüm. İkisi de mesih değil ve İran ile yüzleşme boyutundaki bir olayda, İsrail Devleti’ne liderlik etmeleri konusunda kişisel olarak benim güveneceğim insanlar değiller.” Hatta İran’a saldırmanın, İran’ın nükleer silah elde etmesi ile sonuçlanabileceği konusunda da uyardı.
Diskin’in uyarıları, kısa sürede hem eski Mossad lideri Meir Dagan, hem de eski Başbakan Ehud Olmert tarafından desteklendi. İsrail kamuoyu anketlerinden tekrar tekrar, dört İsrailli’den sadece birinin Amerika’nın desteği olmadan İran’a saldırma fikrini desteklediği çıkıyor. Görünüşe göre İsrailliler, Batılı müttefiklerinden, Netanyahu’nun katı retoriğinin dikte ettiği kadar izole olmak istemiyorlar. Ve ordu ve istihbarat servisleri açıkça, Başbakan’ın tehditlerine ve gelecek ile ilgili retoriğine karşı oldukları konusunda mutabıklar.
Fakat Netanyahu’nun sorunları Obama için iyi haber. Çünkü İsrail lideri, İran ile diplomasi alanını daraltmaya çalışıyor. Netanyahu, müzakerelerin en iyi ihtimalle, temel taleplerini bile karşılamayacak bir uzlaşma ile sonuçlanacağını biliyor: Yaptırımların hafifletilmesi karşılığında, İran’ın % 20 uranyum zenginleştirmeye son vermesi ve silahlanmaya karşı, uluslararası olarak kanıtlanabilir ek tedbirler uygulaması sözkonusu olabilir. Netanyahu uzun süredir, uluslararası gözetim altında enerji üretmek için NSYÖA tarafından tanınan uranyum zenginleştirme hakkını kullanma konusunda İran’a güvenilemeyeceği konusunda ısrarcı. İsrailliler, İran’ın zenginleştirme altyapısının tamamen ortadan kaldırılmasını istiyorlar ki bunun olmayacağı açık.
Söylenene göre ABD yetkilileri, geçmişte yaptığı ve şimdiye dek reddettiği tüm nükleer çalışmalarını UAEK’ya sunduğu takdirde İran’ın, sıkı uluslararası gözetim ve engeller altında düşük seviye uranyum zenginleştirme yapabileceği prensibini kabul etme yolunda ilerliyorlar. Böyle bir sonuç, İran’ın gelecekte NSYÖA’dan çıkması durumunda, nükleer silah üretmek için kullanabileceği bir altyapıya sahip olması anlamına geliyor ve bu da tam olarak Netanyahu’nun engellemeye çalıştığı türden bir anlaşma.
* Bu yazı STAR Gazetesi için kaleme alınmıştır.
>>YAZARIN İNGİLİZCE YAZISI İÇİN TIKLAYINIZ